Güzel ülkemiz için yazıyoruz - YENİ PARTİ '' İYİ PARTİ '' HAYIRLI OLSUN Şeffaf Gazete
http://www.seffafgazete.com/haberler/gundem/31361/yeni-parti--iyi-parti--hayirli-olsun

 

YENİ PARTİ '' İYİ PARTİ '' HAYIRLI OLSUN
YENİ PARTİ '' İYİ PARTİ '' HAYIRLI OLSUN
Türk siyasetinde güçlü kadın lider olarak Meral Akşener dönemi başladı., "İyi Parti"nin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na verdikten sonra, Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ne gelerek basın açıklaması yaptı.
25 Ekim 2017, 21:42
 
Meral Akşener'in yeni partisi bugün resmen kuruldu. Ankara’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki kuruluş kurultayında yeni partinin; ismi, logosu, programı ve 200 kişilik kurucular listesi de açıklandı.
 
İsminin ‘İYİ Parti' olduğu açıklanan partinin logosu da ‘Güneş’ oldu. Logoda, etrafında sekiz çizgi bulunan güneş bulunuyor.
 
Partinin programı da belli oldu. ‘İyi bir Türkiye’, ‘Demokrasi ve Hukuk’, ‘Toplum’, ‘Kamu Yönetimi’, ‘İç ve Dış Güvenlik’, ‘Kurumlar’, ‘Dış Politika’ ve ‘Hedefler’ başlıklı 8 ana hedeften oluşan parti programında ana slogan ise, ‘Türkiye iyi olacak’ oldu.
 
image
 
Meral Akşener ve arkadaşları kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığına verdi. Kurucular daha sonra Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ne geçti.
 
İYİ Parti lideri olarak konuşan Meral Akşener sözlerine “Bir çarşamba sabahı bizi burada toplayan güce, ol deyince olduran güce, Allah’ın sana şükürler olsun.” diye başladı.
 
Kurucular kurulunun tanıtımının ardından kürsüye gelen ve konuşmasının ilk bölümünde iktidar ve muhalefet partilerini eleştiren Akşener, daha sonra konuşmasına ara vererek partisinin isminin açıklanacağı klibi izledi.
 
Hazırlanan klipte partinin isminin ‘İYİ PARTİ’ olduğu açıklandı,
 
Partinin sloganı ise ‘Türkiye İyi Olacak’ olarak belirlendi. Partinin isminin açıklandığı esnada Akşener ve salondaki kişiler alkışla eşlik etti. Kalabalık grup, ‘Başbakan Meral’ şeklinde slogan attı. Ayrıca Akşener, bu slogana ‘Ben Cumhurbaşkanı olacağım’ şeklinde cevap verdi.
 
image
 
“UMUTLARIMIZ HAYALLERİMİZ VAR”
 
Akşener’in açılış konuşmasından satır başları:
Biz bu referandumda çalışırken Bursa'da bir şey vardı. Hatırladınız mı Bursalılar? Vallahi de olacak, billahi de olacak.
Değerli misafirler; öncelikle aranızda olmaktan duyduğum onuru 80 milyonla paylaşmak istiyorum. Bir Çarşamba sabahı bizi burada toplayan güce, ol deyince olduran güce, Allah'ın sana şükürler olsun.
Ankara'dan başlayarak yürüyen büyük milletim, Türkiye'nin her yerinden yollara düşen, mesele Türkiye ise, Türk milleti ise “çıkarız, yürürüz, geliriz” diyen kahraman dava arkadaşlarım;
Siz iradelisiniz, siz inançlısınız, siz imanlısınız! İnançlı insanlara, haklı insanlara Allah yardım eder. Biliyorum ki bizlere de yardım edecek inşallah.
Ülkemiz bir asrı aşkın çok partili siyasal hayata sahiptir. Milletimiz bu süre zarfında karşılaştığı bütün sorunları hep milli irade ile aşmıştır. Büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bu toprakların ikinci defa vatan kılınmasında milli iradeyi esas almışlar, savaşı bile TBMM ile yönetmişlerdir.
 
1940'lı yıllara gelindiğinde Milli Şef dönemi ve talihsiz 1946 seçimleriyle toplumun gerisine düşmüş, zamanın dışında kalmıştır. Sadece 10 yıl sonra 1960 askeri darbecileri, kendilerini milli irade yerine koyarak siyaseti askıya almışlardır. Milletimiz demokratik tavrından sapmadan, bu otoriter kadroların tasarımını boşa çıkarmış, yeni bir parti iktidarıyla Türkiye'nin hızını kesen engelleri kaldırmayı başarmıştır.
 
12 Eylül 1980'de bu salonu şereflendiren birçok kişinin yakından bildiği 12 Eylül 1980'de siyasetin bir kere daha askıya alınmasına şahit olduk. Milletimiz aynı şekilde yapılan tasarımları çöpe atmış, yeni bir partiyi iktidara taşımış ve Türkiye'nin yolunu aydınlatmıştır.
 “Umutlarımız hayallerimiz var. Gücümüz var. Adil bir Türkiye istiyoruz. Özgür bir toplum istiyoruz.
 
Türkiye coğrafyasıyla kucaklaşıp Avrasya olacak. Dünya ile kucaklaşacak. ‘İyi Parti’ ile güçleneceğiz mutlu bir Türkiye olacağız”
 
image
 
“MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BAŞTA OLMAK ÜZERE…”
 
İyi, medeniyet demektir! Ve bu yolun taşlarını sadece cesurlar döşer! Cesurlar da buradadır. İyilik güneşinin yanında salondaki binler 80 milyonla kucaklaşıp Türkiye olacak! Türkiye coğrafyasıyla kucaklaşıp Avrasya olacak! Dünya ile kucaklaşıp bir bütün dünya olacak. Daha iyiye yönelecek! Allah'ın izniyle millet iradesini arkasına alan İyi Parti ile güçleneceğiz, mutlu bir Türkiye olacağız.
Açıkça ifade ediyoruz ki; bizler siyasette bir alan aramıyoruz bunu talep de etmiyoruz. Çağrımız bütün Türkiye'yedir. İnanıyoruz ki partimiz güçlü ve mutlu bir Türkiye'nin yolunu açacaktır.
 
Buradan bütün partilerimizin kurucularına ve genel başkanlarına teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz.
 
Bu vesileyle Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere; Rauf Orbay, İsmet İnönü, Cevdet Sunay, Adnan Menderes ve Başbuğ Alparslan Türkeş'i, Turgut Özal'ı, şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nu ve ebediyete intikal edip de adını burada zikredemediklerimizi rahmetle anıyoruz.
İyi Parti'nin değerli mensupları, siyasal hareketler yaşadıkları çağı ve dönemi kavrayabilmelidirler. Eğer bunlar iyi kavranabilirse toplum ileriye taşınır.
Kafamızı gündemden biraz kaldırıp yaşadığımız dünyaya biraz baktığımızda değişimin şaşırtıcı bir süreç izlediğini görüyoruz. İletişim teknolojisi ile dünya düzleşmiştir. Hepinizin elinde akıllı telefonlar, naklen yayın yapıyorsunuz. İsterseniz bize bütün basın yayın kapanmış olsun. O mecrayı aştınız yürüyorsunuz. Yol bulamıyorsanız, yol açacaksın! İşte açtınız yolları, bugün buradayız!10 yıl içinde Almanya dışında bir Avrupa ülkesi G-7 ülkeleri arasında bulunmayacak.
 
image
 
Arap baharıyla harekete geçen, bölge değişimini değişim gözüyle okuyamayanlar sadece Türkiye'yi değil geniş bir coğrafyayı kurban etmişlerdir.
 
Ekonominin yeni efendileri bilgi piyasasının sahipleridir. Yaşları 30'un altındaki milyarderlerin sayıları oldukça şaşırtıcıdır. Milli markalarımızı, küresel firmalarımızı yeni teknoloji içerisinde yaratmak zorundayız. Bunların dışında her yol çıkmaz sokaktır.
Dünyadaki gelişmeler adeta Kapıkule'de durdurulmaktadır. Kapıkule'den geçiş bazı konularda çok kolay ama bilimde, yeni bilgide yasak hemşehrim! Bugün Türkiye'nin tarihin gerisinde kalacağı konuşuluyor. Türkiye tarihin gerisinde kalamaz, buna asla müsaade etmeyeceğiz! Buna seyirci kalmamak için buradayız. Birinci işimiz gelişmenin ve ilerlemenin peşinden koşacak bir Türkiye'dir. Bununla ilgili reformları ivedilikle hayata geçirmek zorundayız.
 
15 yıldır devlet eğitime daha fazla bütçe ayırmakta. Aileler çocukların eğitimine daha fazla para ayırmakta. Çocuklarımız ise diğer ülkedeki çocuklara göre okullarda daha fazla zaman geçirmekte. Netice; 10 yılda 10 basamak gerileme. Dünya'daki gelişim ele alındığında Türkiye'nin ilk 10 girememesi aklımızla alay etmektir.
 
image
 
‘YOLSUZLUK DUMAN DEĞİL Kİ YUKARIYA ÇIKSIN’
 
Yaygın yolsuzluk, hukukun yeterli olmadığı ve demokrasinin kıt olduğu ülkelerde görülür. Bu sıralar, şöyle duyuyoruz; yolsuzluk mu? efendim doğru ama etrafta altta birileri yapıyor. Laf bu… Kardeşim, yolsuzluk duman değil ki yukarıya çıksın, yolsuzluk, çamurdur, çamur, yukarıdan aşağıya akar.
Maalesef, Türkiye de yolsuzluk, iddialar zinciri olmanın ötesine çoktan geçmiş,Bakanlar ve daha üst yöneticilerimizin ifadelerine dönüşmüştür. Yukarıdan-yerel yönetimlere kadar yaygınlaşmıştır. Milyarlarca liralık yolsuzluk iddiaları karşısında, ne yargıdan, nede hükümetten bir ses çıkmıyor. Kamu malının emanet olduğu çoktan unutulmuş, yolsuzluk, adeta dokunulmazlık alanına dahil edilmiştir. Fetva verecek “besmele fakih” bulmakta da zorluk çekilmemiştir.image
İmanım gibi inanıyorum ki, yolsuzluk bulaşmış her kim olursa olsun itibarını bırakmadan bu diyardan göçmeyecek. Yolsuzluk konusunda ahlaki boyut bir tarafa, yolsuzluk atmosferinin yaygın olduğu bir ülkede, ekonomik yatırım yapılabilir mi?
Teşebbüs hürriyeti ne kadardır? Sisteme güven kalır mı? Sayın Durmuş Yılmaz, geçenlerde yabancı bir basın mensubunun “partinizin iktidarında ekonominin patronu siz mi olacaksınız” sorusuna ‘ekonominin patronu güvendir’ cevabını verdi.
Güven ortamı temin edilirse, % 6-7 lik büyümeye rahat erişilir dedi. Oradaydım, “Durmuş bey %6’dan aşağısını başarısızlık sayarım…
Unutmayın güven yoksa fabrika bacası yükselmez, iş yapma arzusu kalmaz. Son üç yılın en önemli ekonomi başlığı, “Rusya ile domates anlaşması” refah treninde neden yokuz, işte birinci neden böyle özetledik.
‘NE OLDU DA BUGÜN FARKLI ŞEYLER KONUŞUYORUZ?’
 
İYİ Parti’nin saygın mensupları…
Türk dış politikası, istikrar kavramını merkez alır. Osmanlı’dan Cumhuriyet hükümetlerine devreden bir süreç. Bu bakımdan, 2000’li yılların başındaki “sıfır sorun” söylemi, devlet birikimimize uygun düşmekteydi. İran, Rusya ve Avrupa dahil, bölge ülkelerinin istikrarından, büyümesinden en karlı çıkacak ülke Türkiye'dir.
Rusya merkezli, sosyalist bloğun açılım süreci bu düşünceyi doğrulamıştır. Dış ticaretimizin yaklaşık yarısı, Avrupa ülkeleriyledir. 2005’teki AB için tam adaylık süreci ve istikrar arayıcı politikalar, ekonomimize hız katmıştı
Peki ne oldu da bugün farklı şeyler konuşuyoruz? Birçok konuda olduğu gibi, dilleriyle söylediklerinin peşinde olmadıkları anlaşıldı. Politika yapımları dışişlerinin koridorlarından taşındı. Türkiye adeta akıl tutulması yaşadı. Mavi Marmara ile yanaştık-Mısır'dan girdik-Suriye'den çıktık…
Bu arada Almanya'dan, Rusya'ya kadar el atmadığımız yer kalmadı. Şimdi, bıraktıklarımızı arıyoruz. Sadece Suriye'nin, mültecilerle beraber maliyeti 200 milyar TL. Dış politika macerası, yıllık büyüme oranını yaklaşık bir buçuk puan aşağı çekmiştir.
İran'a yönelik ambargonun kaldırılması süreci oldukça öğreticidir. Pazar ihtiyacı olan Avrupa ülkelerinin, Amerika’ya baskısı sonuç vermiştir. Biz ise adeta kendimize ambargo koyduk. Siyasi itibar kaybı ayrı bir maliyet. En önemli pazarlarımızı kendi ellerimizle tahrip ettik. Üstelik milyarlarca lira harcayarak. Böyle yönetilen dış politikamız, trende olamayışımızın ikinci nedenidir.
‘SAYIN DAVUTOĞLU ERDOĞAN’I İNANDIRMIŞTI’
 
Arkadaşlarımızın çoğunun malumudur, iki yıla yakındır çok sayıda uzmanımızla, Türkiye ve dünya üzerine görüşmeler yapıyoruz. Bunlardan birinde, tarihçiliği de bulunan deneyimli bir diplomatımız; “Meral Hanım, dış politika, esasında bir sanattır. Birçok ustanın akıl emeği ile yapılır. Devletin birikimi üzerine kurulur ve ülkenin itibarını temsil eder” dedi.
Yüzümüze hüzün vurdu tabi. Bunun üzerine bir başka misafir konuyu son dönemlere getirdi. Gülümseyerek iki tespit yaptı; Birincisi; Sayın Davutoğlu, muhtemelen sayın Erdoğan'ı dış politikanın kendisi tarafından icat edildiğine inandırmıştı.
Diğer husus da şudur, her ikisi de, Türkiye sanki bu coğrafyaya yeni taşınmış ve komşularda 10 yıllık kiracılarmış gibi davranıyorlar.
Dış politikada ne istediğiniz önemlidir. Ancak dış politika aynı zamanda kim olduğunuzla da ilgilidir. Politikadan öğrendim ki, “Devlet adamlığı itibar yönetimidir.” Devlet de devamlılık esastır, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, geçmişten bugüne gelen, yarınlara devredecek çok saygın kurumsal yapılar oluşturulmuştur.
‘SİZİ NE İLE HATIRLAYACAKLAR?’
 
İslam ülkeleri dahil, onlarca uluslararası kuruluş, bizzat geçmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin katılımıyla kurulmuştur. Hadi soralım bakalım, bu 15 yıldan kalan ne vardır?
Sizi ne ile hatırlayacaklar? Cevabı, tabiî ki bizde var ama hadi bu dış politika işidir, açmayalım ağzımızı, yaralamayalım Türkiye'mizi. Bize saracak çok yara bıraktınız çok…
Türkiye'nin yaklaşık 100 yıllık potansiyel gücünü savurup gitmişlerdir.
Türkiye merkezi bir Avrasya ülkesidir. Dünya yeni yerine taşınırken, ekonomi ve siyasi mimari yeniden düzenlenirken, Avrupa dahil geniş bir coğrafya için, yaşam ve iş merkezi olma hedefini projelendirmek zorundayız. “Ekonomik coğrafyamızı” tanımlayıp, dış politikanın merkezine koyacağız. “Sürekli iyileştirme” anlayışını dış politikaya taşıyacağız. Onurlu Milletim…
Kıymetli yol arkadaşlarım…
Yakın siyasi tarihimiz içinde yaşamış, devrin aktörlerinin muhatabı bir siyasetçi olarak ifade ediyorum ki; 28 Şubat, bizzat Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik bir ihanet sürecinin adıdır. Bu süreç, Türk Subayına çuval giydirmekle tazelenmiş, Ergenekon, Balyoz ve çözüm süreci ile devam etmiş, 15 Temmuz ile final yapmıştır.
FETÖ ihanet şebekesi, sadece 15 Temmuz değil, 2004’ten beri bütün operasyonların ana aktörüdür. 15 Temmuz tam anlamıyla bir devlet etme zaafiyetidir. Millet devleti sokaktan toplamıştır.
“YAŞANILAN HER BİR SÜREÇ…”
 
Bir başka tarihi gerçek de şudur, TSK'nın Türkiye'nin aktifinden düşürmek için plan yapanlar, maalesef iktidar kadrolarının bulanık beyinlerinden faydalanmışlardır. Yaşanılan her bir süreç, Türkiye için yol çevirme, ön kesme operasyonudur. Her biri acılar bırakmıştır. Referandumlar dahil son on yıldaki yaşadıklarımız bizi, trenin geleceği istasyondan uzak tutmuştur.
Devlet kendi topraklarında bile ana aktör olmaktan çıkmış, bir savrulma sürecine girmiştir. Cevdet Paşa’nın Osmanlı için vurguladığı gibi, “Kath-ı Rical”, yani devlet adamı eksikliği, ülkemize  çok pahalıya mal olmuştur.
Şimdi buradan biraz geriye dönüp, 28 Şubat’ın anlı-şanlı kadrolarına seslenmek istiyorum: “Mutlu musunuz, huzurlu musunuz?”
Eğer siz, insanımızın yaşamlarına şekil vermeye ve yön vermeye kalkmasaydınız. Görevinizin onların haklarını–özgürlüklerini korumak olduğunu söyleseydiniz. Şimdi, 80 milyon daha özgür ve daha zengin bir ülkede yaşıyor olacaktık.
Sizin gardiyan kesildiğiniz insanımız, kendilerine  özgürlük ve zenginlik vaad edenlerle yola çıktılar. Şimdide bunlar sizin rolünüzdeler.
Ne hak biliyorlar, ne hukuk. Hatırladınızmı? Milletin hakkı için, devletin itibarı için ayağa kalktığında, parmak salladığınız siyasetçi, ürkütmeye korkutmaya çalıştığınız kadın.
Hatırladınız mı? Siz neredesiniz bilmiyorum, biz yine ayağa kalkıyoruz, milletimle beraber ayağa kalkıyoruz, bütün yollar tutulmuş, biz kendi yolumuzu tutuyoruz. 28 Şubat’ın kudretlileri, bekleyin, bekleyin.
Yakında yoldaşlarınız olacak, bugünkülerde tarihin çöplüğüne, sizin yanınıza gelecek.
 
“80 MİLYON KARARLI”
 
Türkiye’yi merak etmeyin! 80 milyon kararlı özgürce yaşamaya, 80 milyon kararlı. Özgürce inanmaya, özgürce çalışmaya, hakkaniyetle paylaşmaya 80 milyon kararlı, Güçlü Türkiye olmaya, Mutlu Türkiye olmaya…Büyük Türkiyem, bütün Türkiyem…