Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 6. Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman görevi 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’dan görevi devraldı. KKTC Cumhurbaşkanlığı sarayı'nda yer alan devir teslim töreni için Cumhurbaşkanlığı'na gelen Tufan Erhürman ve eşi Nilden Bektaş Erhürman'ı, Ersin Tatar ve eşi Sibel Tatar karşıladı. Sibel Tatar, Nilden Erhürman'a buket takdim etti.
KKTC Cumhuriyet Meclisi'ne gelişinde KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler tarafından karşılanarak askeri birliği selamladı.Erhürman, Meclis Genel Kurul Salonu'na gelerek Cumhurbaşkanlığı yemini etti.
Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, yemin metninde şu ifadeleri kullandı:
"Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma, halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma, her yurttaşın insan haklarından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması ülküsünden ve anayasa ve yasalara bağlılıktan ayrılmayacağıma Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim."
Yeminin ardından Genel Kurul Salonu'nda İstiklal Marşı okundu.
Yemin törenine eşi Nilden hanımla gelen Tufan Erhürman kalabalık bir topluluk karşısında KKTC Cumhurbaşkanlığı yeminini gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, KKTC Başbakanı Ünal Üstel, KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, KKTC Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, bürokratlar, siyasetçiler ve diğer davetliler katıldı.
Cumhurbaşkanı Erhürman, siyasi hayatı boyunca, seçim sürecinde de sürekli Kıbrıs Türk halkını dinlediğini ve bundan sonra da kulağının hep halkta olacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Bu güzel ülkede insanlarımızın daha mutlu daha umutlu daha müreffeh bir yaşam sürmeyi hak ettiklerini düşündüm hep. Annelerimizin, babalarımızın, ninelerimizin, dedelerimizin verdikleri varoluş mücadelesinin sonrasında çocuklarımıza, torunlarımıza çok daha güzel, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi ‘muasır medeniyet seviyesinde’ insan onuruna yaraşır bir hayat sürecekleri bir ülkeyi bırakmanın borcumuz, yükümlülüğümüz olduğunu yüreğimin en derinlerinde hissettim."
Erhürman, Kıbrıs Türk halkını, siyasi görüş, parti gibi ayrımlar gözetmeksizin birleştiren önemli unsurun çocuklar olduğunu aktararak, annesi babası nerede doğmuş olursa olsun bu topraklarda yaşayan her çocuğun kendi çocuğu olduğunu vurguladı.
"Cumhurbaşkanı olarak benim birinci görevim çocuklarımızın eşit, özgür, sağlıklı ve mutlu büyümeleri, yaşamaları için gece gündüz demeden çalışmak. Şampiyon meleklerimiz ve bu ülkede kaybettiğimiz tüm çocuklarımız yüreklerimizde yaradır. Ben bu yaranın hayatım boyunca kapanmayacağının bilinciyle yaşıyorum." diyen Erhürman, Gazze'de öldürülen binlerce çocuğun da Kıbrıs Türk halkının yürek yarası olduğunu bütün dünyaya duyurmak istediğini söyledi.
Erhürman, hayatını kaybeden çocuklara bu borcun ödenmesinin mümkün olmadığını söyleyerek, "Bu bilgi bana çocuklarımız için çok daha fazla çalışmamız gerektiği bilincini aşılıyor. Bu ülkede varoluş mücadelesini çok ağır şartlarda, ağır bedeller ödeyerek veren büyüklerimize ve üzerlerine titrediğimiz çocuklarımıza karşı en önemli borcumuz, bu ülkeyi, halkı dünyada hak ettiği yere taşımak, dünyayla buluşturmak, çocuklarımıza müreffeh ve gelişmiş ülkelerin çocuklarına sağladıkları olanakları sağlamaktır." dedi.

Bu yüzden Kıbrıs Türk halkının bu ülkedeki hak ve çıkarlarını korumak ve gelecek nesillere aktarmanın birinci vazife olduğunu vurgulayan Erhürman, şu ifadeleri kullandı:
"Bütün dünya bilmelidir ve bilecektir ki Kıbrıs Türk halkı bu Ada'daki iki eşit kurucu ortaktan biridir ve bu Ada’nın üzerinde etrafında her ne varsa onda ortaktır. Bu Ada'da güvenlik, enerji, hidrokarbonlar, deniz yetki alanları, ticaret yolları, Avrupa Birliği yurttaşlığı gibi alanlarda Kıbrıs Türk halkının iradesi olmaksızın karar alınması, Kıbrıs Türk halkının yok sayılması mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkının bu adadaki egemenlik haklarına sahip çıkmak hem bu halkın bu adadaki statüsünün gereği hem de varoluş mücadelesini veren büyüklerimize ve bu ülkeyi devredeceğimiz çocuklarımıza karşı yükümlülüğümüzdür."
Erhürman, bir hukukçu olarak sözcükler ve kavramlardan ziyade içeriğe önem verdiğine dikkati çekerek, "Biliyorum ki insanlarımızdan federasyon diyenler de, iki devlet diyenler de az önce söylediklerim konusunda, Kıbrıs Türk halkının bu adadaki iki eşit kurucu ortaktan biri olduğu konusunda ve bu adanın etrafındaki her ne varsa onun ortağı olduğu konusunda hangi fikirde olursa olsun, biliyorum ki halkımız tam anlamıyla hemfikirdir. Yukarıda saydıklarım ortak yetki alanlardır ve yalnızca Kıbrıs Rum halkının egemenlik ya da yetki alanında sayılması mümkün değildir." dedi.

Kıbrıs Rum halkı Ada'da ne kadar egemense Kıbrıs Türk halkının da o kadar egemen olduğunun altını çizen Erhürman, bir Kıbrıs Rum çocuk hangi haklara sahipse, Kıbrıs Türk çocuğun da aynı haklara sahip olduğunu söyledi.
Erhürman, hidrokarbonlar üzerinde Kıbrıs Rumlarının ne kadar hakkı varsa Kıbrıslı Türklerin de aynı hakkı olduğunu vurgulayarak, "Hiç kimsenin bu adada Kıbrıs Türk halkı yokmuş gibi davranmasını asla kabul etmeyiz. Herkes bilecektir ki, Kıbrıs Türk halkı bu adada hep vardı. Bugün de vardır ve bundan böyle de hep var olacaktır. Kıbrıs Türk halkı çözüm iradesini bu adanın tamamının garantörü olan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte defalarca bütün dünyanın gözü önünde ortaya koymuştur." dedi.
Kıbrıs Türk halkının çözümden, müzakereden, masadan hiçbir zaman kaçmadığını kaydeden Erhürman, Kıbrıs Türk halkının müzakere olsun diye müzakere değil, çözüm olsun diye müzakere istediğini aktardı.
Erhürman, “Bu nedenledir ki Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinin pazarlık konusu haline getirildiği, zaman sınırlaması içermeyen, sonuç odaklı olmayan, müzakerelerin bir kez daha Kıbrıs Rum liderliğinin masayı terk etmesi sonucu sona ermesi durumunda, bugünkü statükoya dönülmeyeceğinin baştan güvence altına alınmadığı bir metot çözümü getirmeyeceği baştan öngörülebilir olduğu için müzakere masasına oturmaya engeldir. Bu bölgede çözüm, kalıcı barış ve istikrar bu Ada'da Kıbrıslı Türkler ve bölgede garantör ülke Türkiye görmezden gelinerek hak ve yetkileri ihlal edilerek sağlanamaz. O nedenle diğer garantör ülkelere Kıbrıs Rum halkına Kıbrıs Rum liderliğine ve bütün dünyaya buradan çağrım herkesin kazanacağı çözüme, kalıcı barışa ve istikrara odaklanmaktır." dedi.
Ancak KKTC’yi çözüme ulaştıracak müzakere masasının kurulmasını sağlayacak koşullar oluşmadığı takdirde Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesinin bu kez de görüşme masasında olacağını belirten Erhürman, "Yeni geçiş noktalarından var olan geçiş noktalarının rahatlatılmasına, yeşilhat tüzüğü çerçevesinde ihracatta karşımıza çıkan sorunlardan, mülkiyet konusunda gündeme getirilen davalara, hala yürürlüğe girmemiş olan doğrudan ticaret tüzüğünden turizm konusunda karşımıza çıkarılan engellere, karma evliliklerden doğan çocuklarımızın Avrupa Birliği vatandaşlığı hakkından Ada'daki dolaşım özgürlüğüne kadar pek çok konunun ele alınması yeni ve yaratıcı güven artırıcı önlemlerin gündeme getirilmesi ve yurttaşlarımızın ihlal edilen haklarının korunması bizim için son derece önemlidir." ifadelerini kullandı.
Erhürman, bu ve benzer konuların yalnızca Kıbrıs Rum liderliği ile değil, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlarla da ele alınacağını belirterek, bu amaçla Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi açılmasına yardımcı olacağı tüm diplomatik kanallardan yararlanılacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erhürman, "KKTC’de bir nüfus politikasının geliştirilmesi, kamu yönetimiyle ve başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamu hizmetleriyle ilgili şikayetlerin ve güvenlikle ilgili endişelerin azaltılması, kamu görevlerinde liyakatin esas alınması, beyin göçünün engellenmesi, göç eden gençlerimizin ülkemize dönüşünün teşvik edilmesi, hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmesi, nicelik değil nitelik odaklı yüksek öğretim, taşınmaz mal komisyonunun sürdürülebilir, mülkiyet düzeninin öngörülebilir kılınması, Cumhurbaşkanı olarak benim üzerlerinde hassasiyetle çalışacağım konuların bir kısmıdır. Cumhurbaşkanının bu konuların bazılarında anayasa mevzuatın diğer kısımlarından kaynaklanan doğrudan yetkileri varken diğerlerinde dolaylı ya da sorunların çözümüne önayak olmak şeklinde ifade edilebilecek yetkileri vardır." ifadelerini kullandı.