Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
BÜYÜK USTA AĞLATTI
BÜYÜK USTA AĞLATTI
İstanbul'da yaşamını yitiren ünlü tiyatro sanatçısı Levent Kırca'nın 6 yıldır birlikte olduğu ve 'son eşim' diye nitelendirdiği Aslı Çetiner açıklama yaptı. Çetiner, 'Son ana kadar bilinci açıktı. Konuştuk, vedalaştık. Tüm sevenlerine tekrar sevgilerini yolladı' dedi.
12 Ekim 2015, 15:42

 

LEVENT CAMİİ'NDEN UĞURLANACAK

Tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren tiyatro sanatçısı Levent Kırca’nın oğlu Oğulcan Kırca, veda mektubunda babasının güzel bir kardeşlik mesajı verdiğini söyledi. Kırca, babasını yarın Levent Camii’nden uğurlayacaklarını belirtti.

Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde basın mensuplarının sorularını cevaplayan Oğulcan Kırca, babasının vefatı sürecini anlattı. “Yakın bir zamanda babanız bir veda mektubu kaleme almıştı, kendisinin durumu çok mu ciddiydi? Kendisine söylenmiş miydi?” sorusunu Kırca, “Kendisine söylenmedi ama o, o kadar zeki bir insanın kendisine söylenmeyen şeyleri bize tepeden ustalardan söylenmeyen şeyleri nasıl değerli köşe yazarlarımız, değerli sanatçılarımız önceden anlıyorsa Atatürk'ün deyimiyle önceden hissediyorlarsa, siz de bu hastalığı ona söylemeseniz de onu hissediyor. Hissediyordu ama yine de insandan en son çıkan şey umuttur. Bir çocuğunun adı da Umut'tur, o kadar değerli bir şey. Yani yakışmıyor diyeceğiz ama şöyle bir şey var, evvela benim babam sıradan bir adam değildir. Herkesin babası kendisi için çok değerli, onlar da babalarını kaybettikleri zaman en az bizim kadar, belki bizden daha fazla acı yaşıyorlar. Bizden daha fazla acı yaşıyorlar diye bir cümle kurmamın nedeni, hepiniz buradasınız, binlerce arayan var, Türkiye'nin her yeri ayaklanmış durumda. Arayanlara yetişemiyoruz, sağolsunlar var olsunlar. Dedelerimizi kaybedeceğimiz bir yaştayken babalarımızı kaybetmek çok kötü. Çok yakın bir dostumun babasını yeni kaybettim, bu yaşadığım ikinci baba kaybı oluyor. İnsan ne diyeceğini, ne düşüneceğini bilemiyor. Ama sizin varlığınız, ben burada şunu öğrendim; bir, insan olgunlaşmaya başlıyor, insan yalnız olduğunu düşünmeye başlıyor. Bir de bir aşıdan zerk edilirmiş gibi, aşıyı nasıl ki bir anda kolunuza zerk edemezsiniz, almaz onu vücut kabul etmez, şu anda siz benim acımı babamın hastanede aldığı morfin gibi yaşatıyorsunuz bana. Sayenizde bütün ailemiz bunu daha az yaşıyoruz. Ama bu yavaş yavaş geçmişi, yaptıkları, yaşadıkları, bunların hepsi ve yalnız kaldığımızda onun yokluğu maalesef gözümüzde büyüyecek, bunu yaşayacağız kaçınılmaz. Ama iyi ki varsınız, bunu biraz daha katlanabilir bir hale sokuyorsunuz.” şeklinde cevapladı.


Son günlerinde paylaştığı özel bir mesajının olup olmadığının sorulması üzerine Kırca, şöyle konuştu: “Babam vefat etmeden önce bu mektuba bir veda mektubu demek bize çok ağır geliyordu. Babam ve vefat kelimesini aynı anda kullanmak da şu anda bana çok garip geliyor. Babam vefat ettikten sonra bunun çok güzel yazılmış, çok güzel insanlara söylediğini duyurmak isteyen, sertliği olmayan, son derece barışçıl, ironi ile anlatan, herkesin anlayacağı biçimde yazılan, insanlara kavga etmemesini, birlik içerisinde yaşamasını anlatan, egolardan arınmış, çıkarlardan hesaplardan arınmış, bütün toprakların bir olduğunu, insanların hepsinin kardeş olduğunu anlatan bir mesaj verdi. Bunun için bir cümle söyledi, benim mektupta okurken en çok duygulandığım cümlelerden biriydi. ‘Bütün arkadaşlar emek sarf ettik, ben şimdi bu emeklerimin karşılığını göremeyeceğime mi üzülmeliyim? Yoksa daha kötülerini yaşayamayacağıma dair teselli mi bulmalıyım bilemiyorum? diye bir cümle kurmuştu. Çok gerçekçi bir cümle. İnşallah ilk dediğini, yaptıklarının meyvesini göremediği için en fazla üzülmekle kalır, ama o bende yaşıyor, kardeşlerimde yaşıyor, tarihiz, yaptığı her şeyi biliyoruz, yaptığı her şeyin kaynakları bizde var, sadece bizde değil, bütün Türkiye halkında var onu unutmak çok zor. Sıradan bir adam değildi. Yarın Levent Camii'nden öğlen namazından sonra Zincirlikuyu'ya götürülecek ve orada defnedilecek, tüm sevenlerini bekliyoruz.”

"BABAM TÖRENLERİ SEVMEZDİ"

Oğulcan Kırca, “Bir tören yapacak mısınız?” sorusuna ise, “Babam pek böyle şeyleri sevmezdi. Şimdi yapanları bir kenara koyuyorum, yapanlar da kendi hislerini yapıyor ama, şimdi burada insanların buluşup tabii ki rehabilite olması, onun hakkında güzel sözler söylemesi hoştur ama babam normal hayatta çok mütevazi bir insandı. Böyle köşelerde dururdu. Vasiyeti değil de, bunu bize söylemiştir. 'Arkamdan gidin Boğaz’a karşı bir yerde oturun, bir şey için' derdi. 'İyi adamdı deyin' derdi, 'dürüst adamdı deyin' derdi. Özellikle dürüstü derdi, ‘dürüst olan kazanır’ derdi. Müslüman bir adamdı, hepimiz Müslümanız. Artık o kadar ayrıştırılıyoruz ki, kimin ne olduğu hiç belli değil. O yüzden yani, mutlu yaşadı, acısız öldü, ağrısız öldü, ismini sonuna kadar, ölene kadar gururla taşıyacağımız bir baba bıraktığı için, böyle bir yaşam bize bıraktığı için Allah önce ondan razı olsun, bizi bırakmadığınız için de sonra sizden razı olsun. Taziyeleri kabul kısmının alternatifleri var, şu anda aile arasında, tiyatrosu mu olacak yoksa -sağolsun şehir tiyatroları da destekliyor- o belli olacak. Belli olduğu zaman bir şekilde bildireceğiz, muhtemelen bu gün içerisinde de belli olur.” cevabını verdi.

Herhangi bir vasiyetinin olup olmadığının sorulması üzerine Kırca, “Öyle şeylerle uğraşmazdı, sadece son yazdığı… Bizi iyi evlat olarak yetiştirdiğini düşünür, bizim iyi kardeşler olduğumuzu düşünür, insanlara karşı da iyi davrandığımızı düşünüyor. Bunun için bize bir vasiyeti yok, zaten beraberiz. Beraber çalıştık, beraber işler yaptık. Benim çektiğim sinema filmlerinde, dizilerde babam vardı, beraberdik. Onun dışında insanlara didişmemeleri için kavga etmemeleri için bir yazı yazdı. Bu yazıyı bence iyi dilek olarak kabul edelim. Çünkü vasiyet biraz antipatik bir kelime gibi duruyor. İyi bir dilek, iyi bir umut olarak gerçekleşmesini umduğumuz bir iyi niyet olarak algılayalım.” diye konuştu.

"10 GÜNDÜR DURUMU AĞIRDI"

Ünlü tiyatrocu Levent Kırca’nın oğlu Umut Kırca,’’Çok üzgünüz. Perişan durumdayız. On gündür burada, hastanedeyiz. Bütün kardeşler olarak burdaydık. On gündür çok ağır durumdaydı kendisi. Ona destek olmaya çalıştık. Çok önemli bir sanatçıydı. Elli yıldır büyük işler yaptı Türkiye’de. Fazla söyleyebilecek birşeyimiz yok ‘’ ifadelerini kullanarak üzüntüsünü dile getirdi.



LEVENT KIRCA KİMDİR?

1948 yılında Samsun'da doğdu.

İlk kez 1964'de Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Ankara Birlik Sahnesi ve Halk Oyuncuları'nda çalıştı. Nasreddin Hoca Oyun Treni, Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?, Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?, Sağlık Olsun!, Ne Olur Ne Olmaz gibi televizyon dizilerinin yapımcılığını üstlendi.

1978'de Altınşehir adlı filmle sinemaya geçti. Ne Olacak Şimdi? ve Mavi Muammer adlı filmlerde oynadı. Hodri Meydan Topluluğu adlı tiyatro grubunu kurdu. Eşi Oya Başar ile birlikte Güzel ve Çirkin ve Sefiller adlı oyunları sergiledi. Üç Baba Hasan, Kadıncıklar adlı oyunları sergiledi.

17 yıl süren Olacak O Kadar adlı televizyon programını hazırladı. İlk sinema yönetmenlik denemesini Son adlı filmle yaptı. Daha sonra Şeytan Bunun Neresinde adlı filmi yönetti.

1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı.

Filmografi

Ağa Kızı, 2004 (Oyuncu : Osman Ağa-Hasan Ağa rolünde)
Kendini Bırak Gitsin, 2004
Şeytan Bunun Neresinde, 2002 (Oyuncu ve yönetmen)
Son, 2001 (Oyuncu, senarist ve yönetmen)
Ölürsün Gülmekten, 2000
Mavi Muammer, 1985 (Oyuncu : Muammer rolünde)
N'Olacak Şimdi?, 1979(Oyuncu: Orhan rolünde)
Altın Şehir, 1978 (Oyuncu : Ökkeş rolünde)



SEVENLERİNE BÖYLE VEDA ETMİŞTİ

Karaciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden usta oyuncu Levent Kırca, 2 gün önce yazdığı mektupla, sevenlerine böyle veda etmişti.

Bu yıl beşincisi düzenlenen Bodrum Türk Filmleri Haftası kapsamında BodrumBelediyesi, Bodrum Sinema ve Kültür Derneği ile Magazin Gazetecileri Derneği sanatçı Levent Kırca’ya Yaşam Boyu Onur Ödülü verilmişti. Kırca törene gönderdiği adeta “veda” niteliğindeki mektubuyla katılanları duygulandırırkenİstanbul’da devam eden tedavisi nedeniyle törene katılamamıştı. Sanatçının ödülünü oğlu Oğulcan Kırca almış, Usta oyuncu törene, oğlu tarafından okunması isteğiyle bir mektup da gönderen Kırca, “veda” niteliğindeki satırlarıyla katılanlara duygulu anlar yaşatmıştı.

İşte tam metni ile o mektup:

1974’de TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana baya bir zamanınızı aldım. 41 yıl… Teşekkür ederim size, anılarınızda bana yer açtığınız için.

Hayatımda sayısız ödül aldım. Renk renk, biçim biçim. Altından olup da bir şey ifade etmeyeni de var, tenekeden olup da paha biçilmezi de. Aldığım ilk bir kaç ödülü çalışma masamın üstüne koydum. Çalışacak yer kalmayınca camlı bir dolaba koydum. Dolap isyan edince odamı onlara tahsis ettim. Evi istila ettiklerinde ise sokakta kaldım.

Arada bir onları ziyaret ettiğimde hiç dertleri olmadığını gördüm. Üzerlerindeki toza rağmen şikayet edeni yoktu. Hepsi yerini biliyordu. Birbirlerine saygılılardı. Hiç kavga etmediler. Birbirlerini yemediler. Bir arada mutlu mesut geçindiler.  Altından da olsalar, tenekeden de olsalar, hepsi birer ödüldü. Hepsi eşitti.

İki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler. Ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur. Ev sahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar. O öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur. Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. Düşman ülke sana savaş açtığında ülke birlik olur. Toprağım dediğin adamın her işine koşarsın. Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur. Toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi. Su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli. İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?

Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır.

Geçmişlerimiz ve benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana. Daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir. Daha adaletli, daha umutlu gelmiştir.

Eski zamanlar; ‘’Ah o eski zamanlardır’’..

Bu mektubumu sizlere ülkemizin değerli bir film festivali olan,  5. Bodrum Film Festivali vesilesiyle yazıyorum. O yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum. Woody Allen’ın Midnight in Paris filminde zaman atlamaları vardır. Film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider. Filmde o geçmiş dönemler içerisinde Ernest Hemingway, Dali, Picasso, T.S. Elliot, Edgar Dega, Luis Bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız. Hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler. Hepsinin ağzından ‘’Ahh, o eski zamanlar’’ cümlesini bir kez duyarız. Filmin ana önermesi ise sonunda en güzel ânın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir.

Yaşadığımız şuan..

Şuan.. Elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum. Ödül vermek onore etmektir. Almaksa onore olmak. Düşünüp, cesaret edip, bir şeyi hayata geçirdiğinizde, birileri için değer görüyorsa, sizi ödüllendirirler. Bunun karşılığı maddi karşılığından büyüktür. O işiniz için ödül alırsınız. Yaşam boyu onur ödülü ise, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın top yekün mükafatlandırılması gibidir. Bu ödülün anlamı benim için çok büyük.

Bu ödülü de eve götüreceğim. Ama diğer ödüllerin arasında baş köşeye koymayacağım. Ödülsen ödüllüğünü bil. Diğerleri neredeyse oraya, yanlarına koyacağım. O da onlarla birlikte tozlanacak. Onlardan biri olacak. Yaşam boyu onur ödülü de olsan, Cumhuriyet altını da olsan, kimseye ayrı gayrı yapamam.  Diğerleri tozlu raflarda dururken, sana saray şeklinde dolap yapmayacağım. Çünkü ödül de olsan, sana hak ettiğin anlamı veren içinde bulunduğu dolabın büyüklüğü ya da şekli değil, bizim sana verdiğimiz değerdir.

İster misin şimdi böyle dedim diye, bu ödül beni mahkemeye versin?

Güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana. Benim jenerasyonumda bir insan çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şuan bilemiyorum.

Yine Woody Allen, ‘’Bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir’’ der. Siz de yönetmensiniz. Ailenizi yöneten, işinizi yöneten.. Etrafınızı yöneten. ‘’Şu an’’, yöneten. Birlik verip bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun.

Dik durun.. Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. Atatürkle kalın, Cumhuriyetle kalın, hoşçakalın!!

 

Aslı Çetiner'in açıklaması şu şekilde:

"Kıymetlim Levent Kırca'yı maalesef kaybettik. Kendisi sabah karşı 02:00 itibariyle solunum sıkıntısı yaşamaya başladı. Son ana kadar bilinci açıktı. Konuştuk, vedalaştık. Tüm sevenlerine tekrar sevgilerini yolladı. Maalesef saat 02:40'ta hayata gözlerini yumdu. En büyük tesellim fazla acı çekmeden, eli elimde gitmesidir. Levent; ender bulunan, adam gibi adamlardandı. Benim için bir okuldu. Onu kaybettiğim için çok üzgünüm. Ülkesinin, tüm sevenlerinin, hepimizin başı sağolsun."

Uzun zamandır karaciğer kanseri tedavisi gören Levent Kırca öldü. Usta tiyatrocu ve sinema oyuncusu Levent Kırca, karaciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğüMarmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Ünlü sanatçının Temmuz ayından beri karaciğer kanseri nedeniyle kemoterapi gördüğü öğrenildi. Tedavi gördüğü hastanede gece saatlerinde ağırlaşan ünlü tiyatrocunun hayatını kaybettiği ifade edildi.


DİĞER HABERLER

YAZARLAR

KONUK KOLTUĞU KONUK KOLTUĞU
 DOLANDIRICILAR CUMHURİYETİ -Timur Soykan
Engin Ertem Engin Ertem
 KENTSEL DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜN CAN SİMİTİ
Mutlu Demirdelen Mutlu Demirdelen
 İRANLI'NIN KKTC'Yİ SİNSİ İŞGAL GİRİŞİMİ
Cansu Aksoy Cansu Aksoy
 AİLE MAHKEMELERİNİN DİKKATİNE!
Av. Remzi Kazmaz Av. Remzi Kazmaz
 AKBELEN ORMANLARI VE PARİS İKLİM ANLAŞMASI
Süleyman Yıldız Süleyman  Yıldız
 AKLIM BOSNA'DA KALDI

SİTE ANKET

TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK SORUN NEDİR ?








EN ÇOK OKUNANLAR