Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
SİVAS KATLİAMI SİNEMADA
SİVAS KATLİAMI SİNEMADA
Ulaş Bahadır’ın yazıp yönettiği film, 2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas Katliamı’nı beyazperdeye taşıyor. “Carina’nın Günlüğü-Sivas 93” adlı filmde olaylar Madımak Oteli’nde ölen 37 kişi arasındaki tek yabancı olan Hollandalı gazeteci Carina Cuanna’nın hikâyesi üzerinden anlatılacak.
4 Eylül 2015, 16:46

 

Ulaş Bahadır’ın yazıp yönettiği film, 2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas Katliamı’nı beyazperdeye taşıyor. “Carina’nın Günlüğü-Sivas 93” adlı filmde olaylar Madımak Oteli’nde ölen 37 kişi arasındaki tek yabancı olan Hollandalı gazeteci Carina Cuanna’nın hikâyesi üzerinden anlatılacak.

image

Cuanna’yı 12 aday arasından seçilen Alman oyuncu Denise Ankel canlandıracak. Otelde hayatını kaybeden şairlerden Metin Altıok’u Altan Erkekli, Behçet Aysan’ı Mustafa Alabora, Hasret Gültekin’i ise Umut Kurt canlandırıyor. Dönemin valisi Ahmet Karabilgin’i oynayan isim ise Erdal Tosun.

Ulaş 

Sivas Katliamının tek yabancı kurbanı Hollandalı Carina Cuanna’nın günlüğü filme konu oldu. Günlükten yola çıkılarak, Sivas Katliamı anlatıldı. Çekimleri biten film izleyici ile buluşmayı bekliyor. Sivas Katliamını ilk kez beyaz perdeye taşıyansa genç yönetmen Ulaş Bahadır oldu. Bahadır, 2 Temmuz 1993’te 23 yaşında olan Carina Cuanna’nın günlüğünden yola çıkarak yazdığı senaryosunu filme taşıdı. Sorularımızı yanıtlayan Bahadır, Sivas Katliamının Carina’nın günlüğü üzerinden anlatılması gerektiğine inandığını ifade etti.

Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren Hollandalı gazeteci Carina Cuanna’nın hikâyesiyle sizi buluşturan ne oldu?
İstanbul’a gelmeden önce, ailemle Ankara Tuzluçayır’da yaşıyordum. Tuzluçayır Cemevi başkanı Carina’nın günlüğünü hediye etmişti. Yabancı bir ismin orada olduğunu ve yaşamını yitirdiğini bilmiyordum. Dolayısıyla Carina’nın günlüğünü okuduğumda çok etkilenmiştim. Çünkü her şeyi öyle güzel anlatmış ki, roman diliyle. Misafir olduğu Sivri ailesi, Sultan hanımın tavırlarını,  Carina’ya karşı olan samimiyetlerini tatlı bir dille anlatmış. İstanbul’a gelirken de, hani bazen çok istekli ve çok sevdiği şeyleri kitapları yanında getirir ya ben de Carina’nın günlüğünü yanıma almışım. Sinema akademisi bittikten sonra daha önce yazdığım filmler vardı. Onlar için uğraşırken, bir gün Carina’nın günlüğünü elime aldım. Bir okudum dedim ki, hani benim hissiyatımda Madımak anlatılacaksa böyle anlatılmalı.

CARİNA TEZ İÇİN TÜRKİYE’DEYDİ

Carina Sivas’a Pir Sultan Anma etkinliği için gelmemişti değil mi? Biraz açar mısınız?
Yok.  Carina Türk kadını ve toplumdaki yerine dair bir tez hazırlamak için geldi. Hollanda’dan Türkiye’ye gelmek için başvuru yaptığında yabancılar şubesinde Rahmi Sivri ile tanışıyorlar. Rahmi Sivri’nin ailesi de bir yıl önceden Hollanda’dan Türkiye’ye kesin dönüş yapmış. Kalacak yerin var mı diye sorarken, diyor ki, “Annem babam Ankara’da yaşıyor. Seni misafir edebilirler.”

Film projesine başlarken Carina Cuanna’nın ailesiyle de görüştünüz. Neler yaşandı bu görüşmelerde, filme nasıl ikna oldular?
‘93’te bir travma geçiriyor aile. Ondan sonra bir umut var. Faillerin yakalanacağına ve hesap sorulacağına dair. Aradan bir- iki yıl geçince aile bizden daha net görüyor Türkiye’yi bence, çünkü onların ülkesinde ve demokrasisinde suç yapılmışsa onun bedelini ödetirler. Şimdi bizde öyle bir durum olmayınca bir- iki yıl bakıyor bir sonuç çıkmayacak, herkesi aklayacaklar. Ondan sonra bizim Avrupa’da Alevilerin ve demokratik kurumların yaptığı eylemlere ve 2 Temmuz protestolarına katılmıyor. O kadar ki, iletişim dahi geçmiyor. Sonra ben de Carina’nın günlüğünden film yapacağım deyince önce cevap vermediler. Sonradan ısrarla üzerine gidince, senin amacın ne, derdin ne, bunu bambaşka bir şekilde de yapabilirsin. Ben de anlattım, Carina’nın yabancı bir kimlik olması, Türkiye’ye güzel şeyler için gelmesi, Türkçe öğrenmesi, kadınları araştırmak için gelmesi, dolayısıyla bu süreç uzadı.

7 YIL ÖNCE ŞEKİLLENMEYE BAŞLADI 25 EYLÜL'DE VİZYONDA

Film projesi ne zamandan beri kafanızda vardı? Ne kadar sürede bu proje hayat buldu?
Yaklaşık 8-9 yıl önce günlük bana ulaşmıştı. Sinemayla uğraşan birisi değildim. İstanbul’a geldikten sonra 7 yıl önce Carina’nın günlüğünü tam olarak çalışmaya başlamadım. Düşünme sürecinden yavaş yavaş not alma sürecine bundan 3 yıl öncesinden başladım. Not aldıkça bir taraftan şeyi de düşünüyorsun: Madımak büyük bir sorumluluk gerektiren bir proje. Daha önce belgeseller çekildi. Sinema filmi olarak bir ilk olacak. Sonradan duydum, kimisi hikayeye yanlış yerden başlamış, birileri çekmek istemiş hiç ailelerin haberi olmamış. Ailelerle görüşmeden nasıl bir Madımak çıkacaktı ortaya merak ediyorum açıkçası. Ailelerle görüştüm. Tabii eleştiriler olacaktır filme. Öncelikle şu; tabii Madımak’ı anlattık ama bu bir sinema filmi. Sinematografik de bir dili var. Sinema anlatımı dediğimiz bir anlatım biçimi var. Hani bazı şeyler yer değiştirebilir, bazı şeyler sinemanın diline göre uyarlanabilir. Çünkü hikayenin kendi içinde bir ritmi, kameranın kendisine göre bir duygusu var...

FİLMDE BAŞROL SENARYONUN

Carina Cuanna’yı oynayan Denise Ankel’e Madımak’ı ve Carina’nın hikayesi anlattığınızda tepkisi ne oldu?
Carina’yı oynayacak kişi başrol olduğu için önemliydi bir de, bu olayları çok bilmesi gerekmiyor. Birincisi Türkçesinin olması gerekiyordu, ikincisi Türkiye hakkında az da olsa bir fikrinin olması gerekiyordu. Denise’nin en büyük artısı buydu. Çünkü babası Türk annesi Alman. O yüzden hem Türkiye hakkında kısmen bilgisi vardı, hem de Türkçesi vardı. Carina’nın da aynıydı. O yüzden en iyi adaydı. Denise ile tanışınca, Carina’nın kendisine özgü kişisel enerjisi ve tavırlarına benzeyen yönü de vardı Denise’nin... Carina çok sıcak kaynaşan ve ilişki kuran bir insanmış. Denise da öyle. Bunları görünce etkileniyorsun. Bu yüzden rolü Denise’ye verdik. Biraz klişe bir söylem olacak ama bizim filmimizde başrolde senaryo vardı. Bu kadar usta oyuncuyu bir araya getirmek ilk filmini çeken bir yönetmen için böylesine büyük bir projeyi yapmak meziyet isteyen bir olay. Filminizin kadrosunda çok değerli isimler var. Yıllardır Türk tiyatrosuna ve sinemasına emek veren insanlar. Bir taraftan da bütün oyuncuların genel kanaati şuydu: ajitasyon yok. Olduğu gibi vermişsin güzel bir uyarlama olmuş. Bazı ailelerin benden talebi bu yöndeydi. Durumu sömürmeyelim.

GÖRÜŞTÜĞÜM AİLELER YARDIMCI OLDU

Madımak’ta öldürülen Metin Altıok, Behçet Aysan ve Hasret Gültekin de filmde canlandırılacak. Şairleri oynaması için görüştüğünüz sanatçılarla nasıl bir süreç işledi? Katliamda yakınlarını kaybeden aileler bu projeye nasıl baktı?


35 kişi var. Her birini tek tek anlatmamız için saatler süren bir film yapmak gerekir.  Bizim de zamanımız kısıtlı: 90 dakikamız var. Herkesi başından sonuna kadar tanıtamayız. Zaten bilen biliyor, ya da izleyecekler biliyor bu insanları ama şunu yapmaya çalıştık, Madımak’tan bugüne gelen. Atıyorum. Metin Altıok’un orada söyledi, ya da Nesimi babanın söyledikleri ya da Hasret abinin söyledikleri, orada yaşadıkları. Oradaki anı anlatmaktı. Sonuçta biz de ‘sinema filmi’ yapıyoruz. Her şeyi kullanamazsın, o anı anlatmak için hissiyatı vermek için oradan derleyerek, toparlayarak, hikayeyi o şekilde yansıttık.
Ulaşabildiğim aileler özellikle Sivri ailesi sağ olsunlar yardımcı oldu. Yalçın Sivri, Asuman ve Yasemin’in abisi. Bizler Carina’dan yola çıktığımız için Yasemin ve Asuman bir o kadar ağırlıkta gidiyor filmde, o yüzden Sivri Ailesinin o nedenle desteği çok önemliydi. Yalçın abi sağ olsun çok yardımcı oldu. Oturduk, konuştuk, destek verdi. Yine Rahmi Sivri Carina adına çok yardımcı oldu. Senaryoyu gönderdim, keza Mazlum Çimen’e, Yeter Gültekin’e, Zeynep Altıok’a... yani ulaşabildiğim kim varsa ben onlara naçizane hikayemi sundum. Onlar da sağ olsunlar eleştirileri olsaydı zaten düzeltecektim, çünkü hikayenin gerçek sahipleri onlar. Bana gelen bir eleştiri olmadı.

‘GAZANIZ MÜBAREK OLSUN’LA ‘HAYIRLI’ OLSUN AYNI

Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde Sivas katliamı davasında “zamanaşımı” kararı verilmişti ve karar için “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” demişti. Bütün dünya tarafından lanetlenen bu katliamın davasının sonuçsuz kalmasına “hayırlı olsun” diyen bir devlet aklı var. Neler diyeceksiniz?
Ben bunun genetik olduğunu düşünüyorum. Geçmişte Anadolu ve Mezopotamya’da insan yakmak diye bir şey yok. Bu 1993’te var. Osmanlı’da bildiğim kadarıyla buna benzer bir olay var. Ama hani, özellikle son yüz yılda, Madımak ne konuştuğumuz gibi bir şey, ne çözebildiğimiz, bu katliamın bilimsel olarak incelenmesi gerekiyor. Katledilmeye alışkınsın, öldürülmeye, suikasta alışkın ama insan yakılıyor. Bu nasıl bir zihniyetin ürünüdür, bu nasıl bir gen haritasıdır. Senin beyninden neler geçiyor. bu halka, insanlara ne kadar düşmansın. Yani zihinlerini neyle beslediklerini çok meram ediyorum. Diğer taraftan günümüze geldiğimde çok şaşırmıyorum: Çünkü orada dün ‘gazanız mübarek olsun’la bugün de ‘hayırlı’ olsun’ arasında bir fark yok. Artık daha da geliştik katırların intihar ettiği bir ülkede yaşıyoruz!

‘BİZİM HİKAYELERİMİZ ZATEN YASAKLI’

Yeni Kuşak Sinemacılar’ın kurucularındansınız. Çıkış noktanız sektörün önemli sorunlarına dikkat çekmek, çözüm getirebilmekti. Son yıllarda yaşanan sansür skandallarını, film endüstrisinin bu sorunu tartışma şekillerini vb. nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bir film çekiyoruz. Bir yönetmenin ismi ya da bir oyuncunun ismi çoğu zaman ön plana çıkıyor ama. Filmi çekerken arkamızda 30 kişi 40 kişi 50 kişi, 100 kişi çalışıyor. 100 kişi birden bir proje için insanlar onu seyretsin ve izlesin duygulansın, ağlasın, neşelensin, kahkaha atsın diye biz buna emek veriyoruz. Birden 100 kişinin emeğini çöpe atıyoruz. Ve bugün dünya üzerinde İran Oscar’dan Cannes’dan ödül alabilen bir ülke. Bizden ödül alan yönetmen çıkmıyor. Neden çıkmıyor? Hollywood’da insanlar sistemi istediği gibi eleştirebiliyor. Ya da dönemin başkanını görevdeyken eleştirebiliyor. Ya da devletin gizli belgelerini filmin konusu yapabiliyor. Bizde böyle bir şey yok. Bizim hikayelerimiz zaten yasaklı. Bizim yaşamımız yasak bir defa. Yapmayacaksın, çekmeyeceksin şimdi, gitti, Çayan (Demirel) arkadaşımız gitti bir emek verdi. Bize dair bir hikaye anlattı. Bizim yaşadığımız sorunlara dair bir hikaye anlattı. Velhasıl-ı kelam geldiği noktada belki eleştirecektik, belki takdir edecektik, ayakta alkışlayacaktık. Ama bu fırsatı elimizden aldılar. Bırakın bunun kararını halk versin. Sen karar merci değilsin. Sonuç itibarıyla insanlar sinemaya gider. Kötüyse izlemez, iyi ise hakkını alır.
Sansüre karşı Bakur filmi için yürüdüğümüzde toplasan 150-200 kişiydik. Biz Rıza Akın’la gittik, Menderes Samancılar oradaydı, onun dışında tanınmış oyuncu yönetmen neredeyse yoktu.Hani bugün piyasada orada burada çok atıp tutan adamların yeri orasıydı. Niye orada değildiniz? Çayan başka bir hikaye anlattığı için mi sizi endişelendirdi? Ya da yasaklı olan bir kimlik üzerinden bir  şey söylediği için mi? Hayır Çayan sinemacı. Biz de bilmiyoruz. ne anlattığını göremedik. Çok yazık!

Sektörde bu durum devam ederse, sektör için de tehlikeli bir durum olacak. İnsanlar istedikleri hikayeleri anlatamayacak sinemada. Sansüre karşı ortak bir refleks oluşmuyor. Buna dair neler söylemek istersiniz?
Piyasada şöyle oluyor: Bir hikaye anlatabilmek için sinema pahalı bir iş. Hani bir şeyler kazanmanız lazım ki, bu senin yaşam kalitesini standardından değil, senin çekeceğin filmin kalitesini belirliyor. Bir şekilde oraya bütçe ayırman gerekiyor. Sinema salonları seni almıyor. Kültür Bakanlığına gidiyorsun sana gösterim izni vermiyor. Ya da senin için, seyirci için kıymetli olan sahneyi makaslamak zorunda kalıyorsun. Bu açıdan baktığın zamanda üretim duruyor. Bir film yazarken bizde şu var: Mesela benim birçok senarist ve yönetmen arkadaşlarım bir hikaye anlattığı zaman, birileri mutlaka şunu diyor: “Ya oradan anlatmazsan olmaz mı?” deniliyor. Bizde ‘oradan anlatmasan olmaz mı?’ olduğu sürece Türkiye sineması iki adım öteye gidemeyecek. Bir sürü hareket kuruldu. Benim Yeni Kuşak Sinemacılar Hareketini kurmamın amacı oydu. Bizden önce kurulmuş birçok hareket vardı. Bize hitap etmiyorlar, bizi içine almak istemiyorlar.
Şimdi herkes birbirini korkutuyor. Yapma sinema zor bir iş. Hayır herkes yapsın sinema. Adamın hiçbir şeyi yoksa bir el kamerasıyla çeksin.. Cesaretlendirmemiz lazım. Benim artım oydu. Korkmuyorum. Kimse filmimize tek kuruş ödemiş ya da sponsor olmuş değil ama biz yine de altından kalktık, başardık.

 

FİLMİN KÜNYESİ
Carina’nın Günlüğü
Senaryo ve yönetmen: Ulaş Bahadır
Oyuncular: Denise Ankel, Füsun Demirel, Rıza Akın, Altan Erkekli, Mustafa Alabora, Muhlis Asan, Umut Kurt, Meray Ülgen, Bahar Selvi, Selin Yiğit, Perihan Erener, Melek Şahin, Serkan Genç, Ulaş Bahadır, Barış Ordu, Can Varlı, Sadin Yeşiltaş, Cihan Özdeniz.


DİĞER HABERLER

YAZARLAR

KONUK KOLTUĞU KONUK KOLTUĞU
 DOLANDIRICILAR CUMHURİYETİ -Timur Soykan
Engin Ertem Engin Ertem
 KENTSEL DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜN CAN SİMİTİ
Mutlu Demirdelen Mutlu Demirdelen
 İRANLI'NIN KKTC'Yİ SİNSİ İŞGAL GİRİŞİMİ
Cansu Aksoy Cansu Aksoy
 AİLE MAHKEMELERİNİN DİKKATİNE!
Av. Remzi Kazmaz Av. Remzi Kazmaz
 AKBELEN ORMANLARI VE PARİS İKLİM ANLAŞMASI
Süleyman Yıldız Süleyman  Yıldız
 AKLIM BOSNA'DA KALDI

SİTE ANKET

TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK SORUN NEDİR ?








EN ÇOK OKUNANLAR