Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
BALDIRAN ZEHİRİ İÇMİYOR SAÇIYORSUNUZ
BALDIRAN ZEHİRİ İÇMİYOR SAÇIYORSUNUZ
HDP'nin İmralı Heyetin'de bulunan Sırrı Süreyya Önder, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partisiyle ilgili sözlerine jet yanıt verdi.Diliniz baldıran zehiri saçıyor.
3 Kasım 2014, 13:00

 

HDP'nin İmralı Heyetin'de bulunan Sırrı Süreyya Önder, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partisiyle ilgili sözlerine jet yanıt verdi.Diliniz baldıran zehiri saçıyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "HDP kanunlar çerçevesinde davranmaya devam ederse görüşmelerimiz devam eder. Şiddet, terör, izinsiz eylem, can ve mal kaybına yol açacak tutumların dışında olmaları ve bunlara karşı tavır almaları durumunda muhatap oluruz"sözlerine HDP'den çok sert yanıt geldi.

Sırrı Süreyya Önder, "Sayın Öcalan’a saygısızlık etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin! Aklınıza da ağzınıza da almayın. Bu bir tehdit değil, tespittir" dedi.

HÜKÜMET TARAFINDAN LİNÇ EDİLİYORUZ

HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Bu dili ve benzer yaklaşımların hepsini reddediyoruz" deyip şöyle devam etti:

İmralı Heyeti olarak uzunca bir zamandır büyük zorunluluklar olmadıkça günlük tartışmalara fazlaca girmiyorduk. Ancak özellikle Kobanê direnişinden bu yana hükümet ve bağlı çevreler tarafından adeta bir siyasi lince tabi tutuluyoruz.

SİYASİ TARİHTE YOK HÜKMÜNDELER

Sayın Davutoğlu bugün yaptığı bir açıklamada “HDP bir parti gibi davranırsa muhataplığımız devam eder” şeklinde sürece hizmet etmeyen, barışı öncelemeyen bir dille partimiz üzerinden ahkam kesmiş. Bu dili ve benzer yaklaşımların hepsini reddediyoruz. HDP’nin neye benzediğini belirlemek kimsenin haddi ve hakkı değildir.

Bunu Sayın Davutoğlu’na aynen iade ederim. Bu çizgiye had bildirme sevdası yeni değil, bu hevese ilk kapılan da Başbakan değil. Çok yönetici gördük biz. Çok egemen gördük ki, bugün siyasi tarihte yok hükmündeler.

Dil, bu değildir. Başlangıçta "Gerekirse baldıran zehiri içerim" diyorlardı ama şimdi dilleri baldıran zehiri saçıyor. Bu tehditlere karşı nasıl bir tepki vereceğimizi bilmek isterlerse, çok değil iki sene öncesine gitmeleri yeterlidir.

Bu hareket kimseden nizamat alacak değildir. Baskı, sürgün, zulüm denendi, bu çizgide siyaset yapan kimsenn diz kapağı toprağa değmedi. Kimse bize diz çöktürme hevesine kapılmasın.

Sayın Öcalan’ın her seferinde önerdiği politikalar bizim de dile getirdiğimiz yaklaşım bir tehlikeye işaret ediyordu: Bölgenin çetelere bırakılması.

Hükümetin anlamadığı, korkarım da hiç anlamayacağı şey halk gerçekliğidir. Halk gerçekliğinin yenildiği görülmemiştir.

Kobanê söz konusu olunca Hükümet inisiyatifi yitirdi, tamamen askerine, polisine bıraktı. Hatırlayalım, Suruç’a giden insanlar fütursuzca hoyratça gaza maruz bırakıldı. Peki biz ne dedik, Hükümete gelin ortaklaşalım dedik.

Kobanê dediğimiz yer Suruç’un bir mahallesidir. Saçma bir sınırla, emperyalist bir dayatmayla çizilen sınır aileleri ayırmıştır.

SİZE Mİ KALDI BİZE ÖLÇÜ KOYMAK!

Hükümete önerdiklerimiz, buza yazılan yazı gibi eridi gitti. İnisiyatif geliştirilmedi. Orada katliam varken burada gazlama vardı.

Kürtlerde de şöyle bir algı oluştu: “Bizi niye buradan uzaklaştırıyorlar, demek ki görmemizi istemedikleri tezgahlar var” Halkın itirazı ve hassasiyeti burada tavan yaptı.

Sonra katliam yaklaştığında artık halka çağrı yapmaya bile gerek yoktu. O çağrıyı bugün olsa yine yaparız, yaptığımızda demokrasi dışı bir niyet yoktu. Herkes 1 Kasım için felaket tellallığı yaptı, ne oldu? 1 Kasım'da devlet yoktu. Gördük ki devlet olmayınca provokasyon da olmuyormuş.

Hükümetle bu kiritik eşikte alabildiğine karşılıklı hukuku gözeten bir yerden kurduk cümlelerimizi. Peki Hükümet ne yaptı? Davutoğlu’nun lafına bakın: “Parti gibi davranırlarsa...” Siz şirket gibi olduğunuzdan olabilir mi, bizi parti olarak görmemenizin nedeni? Size mi kaldı bize ölçü koymak?

Bingöl’de hayatını yitiren polisler ve orada öldürülen insanların üzerinden çıkan mermilerin balistiği nedir açıklansın. İnsan hayatı söz konusu olduğunda bunun kim olduğuna bakacak kadar ciğersiz insanlar değiliz. Kaybettiğimiz her yurttaşımız etimizden kopartılan bir parça gibidir.

Kimse bize vicdan dersi veremez, hele de oturdukları sırça köşklerden. Kimse bu meselenin önce Varto’da güvenlik kurşunuyla yaşamını yitiren gençle başladığını hatırlamıyor.

Kobanê olaylarını araştıralım, barışın kilidi orada yatıyor. Hangi hoyratlıklarla olmuş, araştıralım. : Hükümeti ne konuda uyardıysak, uydukları ölçüde sıkıntı olmadı. Şimdi bir diğer pazarlık da o, kamu düzeni olmazsa süreç yürümezmiş. Güvenlik paketiyle barış süreci mi yürür Allah aşkına?

Biz barış süreci için üzerimize ne düşüyorsa fazlasıyla yaptık, yapmaya da açık olduğumuzu dünya kamuoyuna ilan ediyoruz. Sıkıntıların birçoğu, bu devletin bir müzakere hafızası olmamasından kaynaklıdır.

Hep savaşla yaklaşmış, ilk defa müzakere görünce sıkıştığında eski ezberlerine dönüyor, gerek yok.

Denemedik yöntem mi kaldı bu halkın üzerinde? Gelinen noktada demokratik bir ülke yolunda hiçbir gelişme sağlanmadı. Birisi söylüyor, öbürleri de iman ediyor. Heyetimize müdahale yol değil. Kibir, yol değil. Çözüm daha fazla demokrasi, daha fazla demokratik haktır. Ülkemizi uluslararası manevraların bir alanı haline getirdiler. Tüm dünya bir yanda, Türkiye IŞİD’le bir yanda. Ne uğruna? Kürtlerin statü kazanmaması uğruna.

ÖCALAN'A SAYGISIZLIK ETMEYİ AKLINIZDAN BİLE GEÇİRMEYİN

Sayın Öcalan’a saygısızlık etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin! Aklınıza da ağzınıza da almayın. Bu bir tehdit değil, tespittir.

Kendi iç meselelerinizi sürece ihraç etme eğiliminiz, sizin gayrıciddi ve laubali bir muhatap olduğunuz intibası uyandırıyor. “Ben belirlerim” anlayışını eğer barışı istiyorsak bırakmalıyız. “Sürece mahkum ve mecbur değiliz” lafı hiç edilmemiş olmalıydı. 

Barış ve insanlık adına sürece mahkum ve mecburuz. Bu sözlerini geri almalarını, akıllarına bile getirmemelerini öneriyorum. Biz, barışa mahkumiyet ve mecburiyet yaklaşımıyla hareket etmeye devam edeceğiz. Kobanê meselesinde Hükümetin artık hakikati tanımasını, buna saygı duymasını bekliyoruz.

"Şu kadarını aldık, karınlarını doyurduk" gibi ancak kibre mahsus dili bırakmalarını istiyoruz. İnsani olan hiçbir şey, pazarlığa tabi değildir. Bunu en iyi, İslami bir referansla siyaset yaptığını söyleyenler bilmeli. İnsani yardım, başa kakınç yapılacak bir şey değildir, Sayın Arınç. Biz nizamat verilecek insanlar değil, el alınacak insanlarız. Sürecin en tılsımlı sözü, "Birlikte yapmak" olmalıdır.

HÜKÜMET PERVASIZCA ATIP TUTUYOR

Hükümete, şarta bağlı olmayan bir çağrı yapmak istiyoruz: Müzakere heyetinin oluşması, adına ne derseniz deyin Sekreteryanın oluşması gereklidir.

Süreç devam ediyor, devam da edecek, çünkü Türkiye halkları buna inandı. Bu Hükümeti de bizi de aşan bir durumdur, sürecin teminatıdr. Sayın Öcalan bu aşamaya kadar olanı diyalog olarak tanımlıyor, bundan sonrasını da müzakere. Bu tek yanlı değil, Hükümetle mutabakat halinde yapılmış bir belirlemedir.

Hükümet bir seçim dönemini daha atlatmak istiyor olabilir ama bu meselenin bir seçim dönemini daha atlatacak yapısı yok. Şu kesindir, savaş hiç kimseye bereket getirmez.

Bazen Hükümet yetkilerinin bu kadar pervasızca atıp tutmalarında bizim ahlakımıza duydukları güven de olabilir diye düşünüyorum.

“Görüşmede şöyle dediler, sonra böyle dediler” dediklerinin hepsi külliyen yanlış. İsterlerse bunu açıktan da konuşuruz. Sekreteryanın kimlerden oluşacağını Sayın Öcalan belirler. Sayın Öcalan Sayın Davutoğlu’na diyor mu şu kişiyle çalış şununla çalışma?

Biz bir “hodri meydan” yaklaşmında değiliz. Söylediklerimiz bunun için değildi. Laubali, karşıyı mecbur gören, mecbur etmeye çalışan, onurunu, kimliğini, temsiliyetini itibarsızlaştırma mahreçli yaklaşımlara dur diyoruz.

KADİR İNANIR'A TEŞEKKÜR EDİYORUZ

Kadir İnanır’ın bugün Hürriyet’te değerli saptamaları var. Kobanê direnişinde sanatçılardan dayanışma gördük, Kadir İnanır şahsında hepsine teşekkür ediyoruz.

Sayın Davutoğlu’na bir baba olarak söylüyorum, bu dille çocuğuna ders bile çalıştıramaz, ev ödevini bile yaptırtamazsınız. Devlet Sayın Öcalan ile sürekli görüşüyor, kendisinden katkı isteniyor.

Hem katkı iste, hem de "Sürecin altında kalırsın" de. Bu ahlaki bir yaklaşım değildir. Rasyonel, hiç değildir.


DİĞER HABERLER

YAZARLAR

KONUK KOLTUĞU KONUK KOLTUĞU
 TÖREHAN ÇİFTİ DOKUNULMAZLIK PEŞİNDE
Engin Ertem Engin Ertem
 KENTSEL DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜN CAN SİMİTİ
Mutlu Demirdelen Mutlu Demirdelen
 İRANLI'NIN KKTC'Yİ SİNSİ İŞGAL GİRİŞİMİ
Cansu Aksoy Cansu Aksoy
 AİLE MAHKEMELERİNİN DİKKATİNE!
Av. Remzi Kazmaz Av. Remzi Kazmaz
 AKBELEN ORMANLARI VE PARİS İKLİM ANLAŞMASI
Süleyman Yıldız Süleyman  Yıldız
 AKLIM BOSNA'DA KALDI

SİTE ANKET

TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK SORUN NEDİR ?








EN ÇOK OKUNANLAR