Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
KONUK KOLTUĞU

KONUK KOLTUĞU
YANLIŞ STRATEJİ - Kadri Gürsel
12 Haziran 2018, 20:35
 
24 Haziran’daki parlamento seçimlerinde “Cumhur İttifakı”ndan CHP’ye oy geçişi yok. AKP ve MHP, en çok İYİ Parti’ye oy kaybediyor. 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri’nde toplam oy oranı yüzde 61.3’e ulaşan AKP ve MHP, bugün “Cumhur İttifakı” adı altında yüzde 44-45 civarına gerilemiş görünüyorsa, bunun nedeni gayrimemnun muhafazakâr seçmenin sağdaki yeni alternatiflere yönelmesidir: Önce açık ara İYİ Parti, sonra da Saadet Partisi. 
İYİ Parti ve onun yanı sıra baraj sorununu “Millet İttifakı”yla çözmüş bir Saadet Partisi’nin AKP ve MHP’den alacağı oylar olmasaydı, HDP’nin barajı geçmesi halinde “Cumhur İttifakı”nın azınlığa düşeceğini öngöremezdik. 
Parlamento seçimlerinde “Cumhur İttifakı”nın büyük baş ağrısı, İYİ Parti ve onun Genel Başkanı Meral Akşener’dir. Bu faktörler sayesinde denklem iktidarın aleyhine değişiyor. 
Hakkını verelim; denklemin kurulmasında başrolü oynayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Lakin kendisi ve partisi bu yeni denklemin değişkenleri arasında değil. CHP sabit. AKP ve MHP’den oy almıyor. 
Cumhurbaşkanı seçiminde ise durum farklı. AKP’nin adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük baş ağrısı bu kez Muharrem İnce. 
İnce’nin neden baş ağrıttığını, geçen cuma bu sütunda yayımlanan “Muharrem İnce fenomeni” başlıklı yazımda izah etmeye çalıştım.
Özeti şu: Birkaç mecra hariç bütün geleneksel medyayı yöneten ve denetleyen Erdoğan, İYİ Parti ve Akşener’i medya ambargosuyla unutturup seçimlerin kendisi ve “CHP’li İnce” arasında geçtiği intibaını doğurmaya çalıştı. İnce’yi CHP’li kimliği üzerinden “avlayacak”, sansür ve dezenformasyon vasıtasıyla algısını büktüğü bihaber sağ muhafazakâr seçmenin oylarını böylece toparlayacaktı. Basit hesap buydu ama tutmadı. İnce, yüzü geleceğe dönük, çoğulcu ve kapsayıcı bir kampanya yürüterek CHP’nin tabanını aştı, çok ötesine geçti. CHP de müspet gidişatı gördü ve doğru tepki verdi. Misal, Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin ortak miting düzenlemelerinden vazgeçildi. 
İnce, Erdoğan’a karşı, onu tabanından ayrıştırırken kendisini karşıtlaştırmayan, doğru zeminde ve uygun dozda, üstelik de çoğunluğa sempatik gelebilen bir polemikçi çizgiyi beceriyle sürdürüyor. Rakibinin karizmasını sarsarken büyük planda kendi karizmasını inşa ediyor. 
Mesela dün Van’daki mitinginde, Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaşadığı prompter kazasını ekrandan izletti ve şunları söyledi: “Ben nasıl konuşuyorum, yürekten, ciğerden konuşuyorum. (…) Camdan konuşanlar bu sorunu çözemez, candan konuşanlar bu sorunu çözer” dedi. Alkış koptu. “Camdan konuşan”, prompter kullanan Erdoğan’dı, “candan konuşan” kendisiydi, sorun da malum, Kürt sorunuydu. 
Diğer taraftan Erdoğan, İnce’nin kendisini içine çektiği bu büyük sınamaya nasıl cevap veriyor? 
Erdoğan’ın pozitif kampanyası tek boyutlu ve yüzü geçmişe dönük. Altyapı yatırımlarını anlatarak seçmeninden kendisini iktidarda tutmasını istiyor. Köprüler, bölünmüş yollar, hızlı tren, havaalanları, şehir hastaneleri… Geleceğe dair başlıca önerisi ise yine bir altyapı projesi olan “Kanal İstanbul”…
Negatif kampanyası ise Kılıçdaroğlu ağırlıklı. Halbuki bahsettik; parlamento seçimindeki gerçek rakibi Akşener, cumhurbaşkanı seçiminde ise İnce. Ama Erdoğan, Akşener’in adını ağzına almıyor, İnce’yi de Kılıçdaroğlu üzerinden vurmaya çalışıyor. 
“Bay Kemal ne ki onun adayı ne olsun”  diyor. 
“Muharrem Efendi, sen yönetilensin, ben yöneten” diyerek aşağılamayı yeğliyor. 
Erdoğan’ın “yerli oto” vizyonunu eleştirirken “O, otomobilin kaportasına, koltuğuna talip, ben beynine talibim” diyen İnce’ye cevap vermeye mecbur kalıyor: “Elektrikli oto yapan Tesla var ya Elon Musk, ziyaretime geldi, bu konuları konuştuk. Elon Musk seni mi ziyaret etti? Beni ziyaret etti” diyor. 
Erdoğan, negatif kampanyasında sürekli “Bay Kemal” demekten vazgeçemiyor, çünkü siyasal iletişimindeki stratejik yığınağını “CHP karşıtı kutuplaşma” üzerine yaptı. Muharrem İnce ise bambaşka bir yoldan yürüyerek bu yığınağı etkisizleştirdi. 
Erdoğan yanlış yaptı. Yanlış strateji, yanlışların en büyüğüdür. 
Şimdi Erdoğan’ın siyasal iletişimi dümeni kilitlenmiş bir gemiye benziyor. Bakalım bu gemi böyle nereye gidecek?
 
Kadri Gürsel

YAZARA AİT DİĞER YAZILAR

YAZARLAR

KONUK KOLTUĞU KONUK KOLTUĞU
 DOLANDIRICILAR CUMHURİYETİ -Timur Soykan
Engin Ertem Engin Ertem
 KENTSEL DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜN CAN SİMİTİ
Mutlu Demirdelen Mutlu Demirdelen
 İRANLI'NIN KKTC'Yİ SİNSİ İŞGAL GİRİŞİMİ
Cansu Aksoy Cansu Aksoy
 AİLE MAHKEMELERİNİN DİKKATİNE!
Av. Remzi Kazmaz Av. Remzi Kazmaz
 AKBELEN ORMANLARI VE PARİS İKLİM ANLAŞMASI
Süleyman Yıldız Süleyman  Yıldız
 AKLIM BOSNA'DA KALDI

SİTE ANKET

TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK SORUN NEDİR ?








EN ÇOK OKUNANLAR