Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
ERDOĞAN MERKEZ BANKASINI UYARDI
ERDOĞAN MERKEZ BANKASINI UYARDI
Merkez Bankası'nın başkanın sinyallerini bir kenara koyacak hâli yok
15 Mayıs 2018, 19:26
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan (CB), Pazartesi günü Londra’da Bloomberg TV’den Guy Johnson (GJ) ile özel bir röportaj gerçekleştirdi.
 
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bağımsızlığı ve faizler, 24 Haziran seçimleri sonrasındaki süreç, Halkbank davası ve ABD ile ilişkilere dek birçok başlıkta önemli açıklamalarda bulundu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın röportajının tam metni:
 
GJ: Türk lirasıyla ilgili birçok soru var ama ben basit olanıyla başlamak istiyorum. Dolar karşısında liranın mevcut seviyesinden memnun musunuz?
 
CB: Türk lirasıyla ilgili konuya gelince tabii buradaki hedef sadece TL’nin durumu değil, özellikle kur baskısından uluslararası camiada Türk Lirasının da, alışveriş yaptığımız ülkelerin paralarının da değerini koruyabilmektir. Onun için yerli ve milli parayla alışveriş yapalım istiyoruz. Bunu Rusya’yla da, Kore’yle de, Çin’le de, İran’la da şu anda yapıyoruz ve bu konu da başarılı bir şekilde devam ediyor. Bu kur baskısını paramızın üzerinden böylece atmış oluyoruz, koruyoruz. Bunu diğer ülkelerle de yapma noktasında atacağımız adımlar var ve ilk etapta faydasını da gördük, görüyoruz.
 
GJ: Sayın Cumhurbaşkanı, haftasonu faizlerin seçim sonrası düşürülmesi gerektiğine dikkat çektiniz. Soru şu, bu neden şimdi yapılmasın? Bu TCMB’ye 7 Haziran’da faiz artırma yönünde yeşil ışık mı? Zamanlamayı merak ediyorum.
 
CB: Her şeyden önce tabii, ben Cumhurbaşkanı olarak, yürütmedeki fonksiyonumuz bizim bir başbakanın fonksiyonu gibi değil. Yeni dönemde, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtiğimiz andan itibaren, oradaki etkinliğimiz çok daha farklı olacak. Dolayısıyla bu konularda atılacak adımlarda artık yürütmenin olmazsa olmaz başı olarak hem sorumluluğu alıyorsunuz, hem de bu konularda siz karar verme noktasına geliyorsunuz. Ve bunu yapacağız ki aldığımız sorumluluğun hesabını da milletimize rahatlıkla verebilelim. Şu ana kadar durum böyle değildi, ama bundan sonraki durum öyle olacak. Tabii bizim bütün derdimiz şu: 16 yıl önce biz işbaşına geldiğimizde biz kaynakların çeşitlendirilmesi noktasında çok önemli adımlar attık ve görevi aldığımda bizim faiz oranı yüzde 63’tü. Yüzde 63’ten biz bunu tek haneli rakamlara çekerken yüzde 30 olan enflasyon o da aynı şekilde tek haneli rakamlara düştü. Tek haneli rakamlara geldiği zaman ülkemde bir anda yatırımlarda patlamalar olmaya başladı. O yatırımlardaki patlamayla birlikte kişi başına milli gelir 3.500 dolardan 11.000 dolara çıktı. Şu anda biz bunu yeterli görmüyoruz, hedef 25.000 dolara bunu çıkarabilmek. Bunun olabilmesi için de yatırımın artması lazım, yatırım arttığı zaman istihdam artacaktır, üretim artacaktır ve bununla birlikte uluslararası rekabet gücümüz artacaktır, tek hedefimiz bu.
 
GJ: Faizler hakkındaki görüşünüzü merak ediyorum. Geçmişte reel faizlerin sıfır olması gerektiği hakkında konuşmuştunuz. Faizlerdeki seçim sonrası bahsettiğiniz değişim reel faizin sıfır olması mı?
 
CB: Şimdi bakın burada, özellikle tabii sizin bu açıklamanızdan sonra ben bir konuyu sizlere açık ve net, dünyadaki bazı ülkelerden örneklerle veriyim: örneğin son dönemlerde çok ciddi bir sıçramayı Arjantin’de görüyoruz. Arjantin’de merkez bankasının nominal faizi yüzde 40, mevcut enflasyon yüzde 25,6 fakat reel faize baktığınız zaman %14,4. Rusya’ya bakıyoruz, merkez bankası nominal faizi %7,3, enflasyon %2,4, reel faiz %4,9. Brezilya’ya bakıyoruz; merkez bankası nominal faiz %6,5, enflasyon %2,8, reel faiz %3,7. Bunun yanında Güney Afrika’ya bakıyoruz. Güney Afrika’da %6,5 nominal faiz - Merkez Bankası, 3.8 enflasyon, 2.7 reel faiz. Geliyorum kendi ülkeme; %13,5 nominal faiz, %10,9 enflasyon, %2,6 reel faiz. Ve bunun yanında ABD %1,75 ama öbür tarafta %2,5 enflasyon, -%0,75 reel faiz. Şu anda tabi İngiltere’deyiz, İngiltere’de nominal faiz %0,5, enflasyon %2,5, ve -%2 reel faiz. Demek ki faiz düştükçe bakın reel faiz nereye düşüyor. Tabii burada istihdam da olur, yatırım da olur, üretim de olur, uluslararası rekabet gücü de İngiltere’deki girişimcinin çok daha fazla olur. Bizim şu anda hedefimiz çok açık net bu. Yani örnekler ortada. örnekler ortada olduğuna göre o zaman başka sağa sola bakmamıza, dünyayı yeniden keşfetmemize gerek yok ki. Bu kadar açık net örnekler varken biz daha niye sağa sola savruluyoruz? Adımlarımızı da buna göre atmamız lazım ve bizim finans sektörümüzün de buna göre kendini dengelemesi lazım.
 
GJ: Reel faiz sıfır olması görüşünde misiniz? Nominal faiz oranı TÜFE oranında mı olmalı? Bunun Türkiye için iyi olduğunu mu düşünüyorsunuz? Ya da negatif reel faiz. Değişik spekturumdan ülkeleri saydınız. Neden reel faizin sıfır olması gerektiğini düşünüyorsunuz?
 
CB: Şimdi burada olayı sıfır olarak değerlendirmeniz yanlış olur. Olaya şurdan bakalım. Bir defa sebep-netice ilişkisine baktığımız zaman, faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Faiz ne kadar düşük olursa enflasyon da o kadar düşük olacaktır. Biz bunu bi defa iyi ayarlamamız lazım. Faizde hedef nedir? Reel faizdir. Peki reel faiz nedir? Reel faiz, faizle enflasyon arasındaki farktır. Bunu yakaladığınız anda zaten reel faizi ne yapıyorsunuz? Ciddi manada aşağı çekiyorsunuz. Reel faizi aşağı çektiğimiz anda bütün maliyet girdileri de ne yapacaktır? O da aşağı düşecektir. E maliyet girdileri aşağı düştüğü anda da siz gerek ülke içinde, gerekse uluslararası piyasada ürünlerinizi de ona göre çok daha düşük fiyatla satabilme ve rekabet gücünüzü de sağlayabilme imkanını yakalaycaksınız. Olay bu kadar basit.
 
GJ: Faiz konusunda karar verildiğinde, size soruluyor mu? Süreç nasıl işliyor? Merkez bankası karar verince sizin görüşünüzü alıyor mu?
 
CB: Şu anda tabii öyle veya böyle, yani siz ülkede yürütmenin başısınız. Tabii ki merkez bankası bağımsızlığı söz konusudur. Ama merkez bankası da bu bağımsızlığının gereğiyle kalkıp heralde yürütmenin başı olan bir başkanın burada vermiş olduğu sinyalleri bir kenara koyacak hali yok. O da tabii buna göre değerlendirmelerini yapacaktır. Adımlarını ona göre atacaktır. Ve ben bunun gelecek için çok isabetli adımların atılmasına vesile olacağına inanıyorum.
 
GJ: Türkiye cari açığının beklenenden biraz fazla gerçekleştiğini gördük. Ülkenin cari açığı nereden finanse edebileceğini görüyorsunuz? Son yıllarda Rusya ve İran’da yakın dostluklar geliştirdiniz. Bu çeşit ülkelerin dış dengesine bakıldığında Türkiye’nin cari açığını destekleyecek gibi durmuyor. Bu açığı finanse etmek için kime bakıyorsunuz. İran ve Rusya olmayacak gibi gözüküyor.
 
CB: Şimdi şunu bi defa çok samimi konuşmamız lazım. Yani bizim tabii cari açığımızın bir numaralı nedeni, bir numaralı sebebi, biz petrole bağlı bir ülkeyiz, doğalgaza bağımlı bir ülkeyiz. Yani petrol ve doğalgaz olayı bizim cari açığımızı tahrik ediyor, teşvik ediyor. Tabii biz burada ne kadar doğalgazı, petrolü düşürürsek o bizim cari açığımızı da o kadar düşürecektir. Ama bizim tabii bunun yanında, sanayi ürünlerinde, savunma sanayiinde Türkiye her geçen gün çok daha güçleniyor. Burada da güçlendikçe biz cari açığıımızı bu defa sanayiden kapatma durumuna varacağız. Bu da Türkiye’nin şu anda görünmeyen yüzüdür ve bu konudaki gelişmeler de gayet iyi bi şekilde gelişiyor.
 
GJ: Savunma sanayiinde güçlü olacağınızı söylediğiniz bir potansiyel gelişme de S-400’lerin teslimatı. Emareler S-400’lerin teslim edilmesiyle Türkiye’nin ABD yaptırımıyla karşılacağı yönünde. Bu bedeli ödemeye hazırlıklı mısınız? ABD’nin ne çeşit yaptırım uygulayacağını düşünüyorsunuz? Bu yaptırımlar sizi, ekibinizi, finans sistemindeki Türkleri nasıl etkileyebilir?
 
CB: Şu anda biz malum, biz NATO üyesi bir ülkeyiz. Fakat NATO’da şu anda Yunanistan yine bir müttefik. Yunanistan S-300 füzelerini malum Rusya’dan aldı. Peki Yunanistan’a S-300’lerle ilgili olarak herhangi bir şey söylendi mi? Söylenmedi. Öbür tarafta tabii NATO Genel Sekreteri sayın Stoltenberg Türkiye’nin S400’lerle ilgili almış olduğu bu karara yönelik ‘müttefikimizin kendi tercihidir, böyle bir karar alabilir’ dedi. Şu anda bizler de burada ihtiyacımız olan korumacılık anlamında da, önlemler anlamında da bu tür ihtiyaçlarımızı müttefiklerimizden herhangi bir ülkeden alabilme noktasında bir hürriyete, bir bağımsızlığa sahibiz. Eğer biz bunu kalkıp da ABD’den alamıyorsak, Senato buna müsade etmiyorsa, Kongre buna müsade etmiyorsa, biz başımızın çaresine bakmayacak mıyız? Tabii ki başımızın çaresine bakacağız. Ve şu anda biz aynı şekilde bu konuda atacağımız, atmaya hazırlandığımız adımlar var, bunları da atacağız. İcabında Rolls Royce’la bazı görüşmelerimiz oldu, oluyor, devam edecek. Onlarla da bu konuda adımlar atacağız, atmaya devam ediyoruz. Şu anda görüşme paketlerimizin içinde onlar da var.
 
GJ: Netleştirmek için soruyorum. O halde ABD’den S-400 alımlarıyla ilgili bir yaptırım beklemiyorsunuz. Bu olacağını düşündüğünüz şey değil.
 
CB: Şu anda ABD’de böyle bir yaptırıma girer mi, girmez mi onu bilemem. Ama benim bildiğim tek şey var, yani ABD özellkle bizim için stratejik ürünler olarak düşündüğüm işte doğalgazdı, petroldü vs. bütün bunları Rusya’dan alıyoruz, Rusya’yla ilişkilerimizi bu noktada kesemeyiz. Eğer müttefiksek ABD’yle, bu bizim için yaptırım değil, bize dayanışma gerektirir. Biz şu anda NATO’da beraber miyiz? Beraberiz. O zaman bize ABD yaptırım değl, dayanışma için destek vermesi lazım. Terör örgütlerine destek vereceksin, ama Türkiye’ye yaptırım uygulayacaksın, öyle birşey olur mu? İşte maalesef Kuzey Suriye’de 5.000 TIR silah mühimmat geldi, 2.000 kargo uçak silah, mühimmat geldi. Kim getirdi bunları? Amerika. Ve ben kendilerine bunları açık ve net söyledim ve dediler ki ‘savaş bittikten sonra biz bunların hepsinin seri numaralarını alıyoruz; bunları toplayıp alacağız’. Biz bunları daha önce Irak’ta gördük. Irak’ta bunlara alamadınız, almadınız. Ve PKK’nın elinde kaldı bunlar. Sonra biz oradaki mücadelede PKK’dan bunları topladık aldık. Bu gerçeklikleri biz müttefiklikle nasıl bağdaştıracağız. Böyle müttefiklik olabilir mi? Biz burada samimiyet istiyoruz. Samimiyet olduğu zaman mesele yok.
 
GJ: Trump ile ilişkilerinizin verimli olduğunu söylebilir misiniz?
 
CB: Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Ama tabii düşüncelerimizin örtüşmediği biçok yerler olmuyor değil, oluyor.
 
GJ: ABD ile Halkbank’a ceza konusunda görüşmeler yürütülüyor mu? Ceza verilirse ödeyecek misiniz?
 
CB: Şu anda tabii Halkbank’a çok büyük bir haksızlık yapılıyor. Özellikle Hakan Atilla herhangi bir suçlu değil. Hakan Atilla sürekli Amerika’ya gidip gelen, son altıncı gidişinde ise herhangi bir suç ortada yokken alıkonulan, gözaltına alınan bir arkadaşımız. Böyle adaletsizlik olamaz. Ve şu anda da ne yazık ki orada gözaltında, tutuklu ve tutuklu olarak da şu anda akıbetini bekliyor. Mahkemeler farklı bir şekilde şu anda devam ediyor ve buradan çıkacak netice nedir bilemiyorum. Bir yargı süreci var. Bir yargı süreci içerisinde de özellikle Halkbank’ımızın avukatları bunları takip ediyor. Temenni ederim ki Türkiye-ABD ilişkilerini tamamiyle yerle yeksan etmeyecek bir netice çıkar.
 
GJ: Adaletsizlik olduğunu belirtiyorsunuz. Adaletsizlik olduğunu düşünüyorsanız ülke olarak cezayı ödeyecek misiniz?
 
CB: Tabii şu anda netice ortaya çıkmadan bir şey söylemek yanlış olur. Yani neticeyi bir görelim. Ama bizim buradaki şeyimiz şudur, Hakan Atilla kesinlikle suçsuzdur. Dolayısıyla biz onun beraatini bekliyoruz. Çünkü ortada bir suç yok ki. Söyleyebildikleri, isnat edebildikleri bir suç yok ki... Böyle bir insana suç isnat etmek bir defa kabul edilebilecek birşey değildir. Kaldı ki Hakan Atilla eğer suçlu olarak ilan edilecek olursa bu bir defa Türkiye Cumhuriyeti devletini adeta suçlu olarak ilan etmek anlamına gelir.
 
GJ: Eğer suçlu ilan edilirse Türkiye devleti cezayı ödemeye hazırlıklı mı?
 
CB: Şu anda tabii çıkacak neticeyi görmeden bişey söylemek mümkün değil. Önce netice çıksın, netice çıktıktan sonra tabii ki kanunlar neyi gerektiriyorsa onun gereğini de bankamız yapacaktır.
 
GJ: Seçim sonrası ekonomi ekibinin nasıl olacağını düşünüyorsunuz? Finans piyasalarında Mehmet Şimşek’in ayrılacağı, yerine piyasa dostu bir ismin gelip gelmeyeceği konuşuluyor. Ayrıca seçim sonrası ekonomi politikalarında, para politikasının belirlenmesinde daha fazla rol alıp almayacağınızı da merak ediyorum. Seçim sonrası ekonomi ekibinin nasıl olacağını düşünüyorsunuz? Finans piyasalarında Mehmet Şimşek’in ayrılacağı, yerine piyasa dostu bir ismin gelip gelmeyeceği konuşuluyor. Ayrıca seçim sonrası ekonomi politikalarında, para politikasının belirlenmesinde daha fazla rol alıp almayacağınızı da merak ediyorum.
 
CB: Şimdi herşeyden önce bunlar için şu anda konuşmak yanlış olur. Bütün mesele 24 Haziran’dan sonrasını görmek. 24 Haziran’dan sonra çünkü parlamento-parlamento dışı tablo farklı olacak. Bakın şu anda Amerika’da malum parlamentoda olanların kabinede yer almadığını görüyorsunuz. Değil mi? Dolayısıyla, bizim de belki bu süreç içerisinde parlamentoda olanlar değil, parlamento dışından bir kabinenin oluşması söz konusu olabilir. Ama bu bir de parlamento içi dengelerle parlamento dışı dengeleri de ilgilendiriyor. Tabloyu görelim, ona göre de adımlarımızı tabii ki atacağız.
 
GJ: Kendinize para politikası belirlemede daha büyük rol görüyor musunuz? Para politikası konusunda büyük değişim başkanın bu politikanın belirlenmesinde daha büyük rol oynaması mı?
 
CB: Şimdi bir defa devlet başkanısınız; halk para politikalarında sıkıntıya düştüğü zaman bunun hesabını kime sorar? Başkana sorar. E başkana soracağına göre bu konuda da tabii ki para politikalarında da etkin olan bir başkan görüntüsü vermeye mecburuz.
 
GJ: Para politikasında rol oynayacaksınız. Büyük değişim bu mudur?
 
CB: Evet. Birilerini bu rahatsız edebilir. Ama mecburuz çünkü vatandaşa hesabı veren devleti yönetendir.
 
GJ: Bu durumda Türkiye para politikası dünyanın geri kalanından farklı bir kulvarda ilerleyecek. Bundan memnun olur musunuz?
 
CB: Bütün bunların hepsini yaparken şüphesiz ki uluslararası anlamda bir defa biz bu işi bir yerleri rahatsız etsin anlamında değil, ama ülkemin çıkarlarını koruma noktasında bu adımları, ülkemin çıkarları neyi gerektiriyorsa bunu yaparız.
 
GJ: Merkez Bankası Başkanı ile ilişkileriniz nasıl değişecek?
 
CB: Şu anda da Merkez Bankasının ilişkileri nasıl devam ediyorsa bundan sonra da aynı şekilde devam edecektir. Biz ülkeyi yeni yönetmiyoruz ki. Bu yönetimi yeni almıyoruz ki... 16 yıldır biz ülkeyi aralıksız yönetiyoruz.
 
GJ: Sizin para politikanızda daha fazla rol almanızla Türkiye bağımsız bir Merkez Bankası’na sahip olacak mı?
 
CB: Her şeyden önce, sadece Türkiye değil, küresel anlamda da nasıl yönetiliyorsa, biz aynı yönetimi Türkiye’de de uygularız. Bugün bu yönetim anlayışı Amerika’da neyse, bu Avrupa’da neyse, aynı şeyi Türkiye’de de uygularız. Onlar için meşru olan bizim için gayrimeşru olamaz. Bunu herkesin bilmesi lazım. Ve ona göre adımlarımızı atacağız. Ama ülkemize asla kaybettirmeyeceğiz.
 
GJ: ABD ile kıyaslarsam, bu değerlendirmeniz Trump-Fed Başkanı Jerome Powell ilişkisinde, Trump’ın Powell’a faizler hakkında konuşması gibi mi? Para politikasında daha fazla rol alacağınız model uygulayacaksınız. Burada Türkiye’yi başka ülkelerden ayrıştığı bir modelden mi bahsediyoruz?
 
CB: Hayır, tartışmaya gerek yok ki. Amerika’nın faiz politikası belli, bunu biliyoruz zaten. Yeniden onu icat etmemize gerek yok. Onu bildiğimiz için bütün bilgiler elimizde. Yani şu anda dünyadaki bütün ülkelerde ülkelerin faiz politikaları nedir ne değildir bunların hepsi bizim bilgimiz dahilinde. Yeni keşfetmiyoruz buraları. Dolayısıyla buna göre de adımlarımızı tabii ki atacağız. Değerlendirmelerimizi ona göre yapacağız. Yani Amerika’da nedir, Arjantin’de nedir, Meksika’da, Brezilya’da, Almanya’da, İngiltere’de nedir, ne değildir bunların hepsini değerlendirmesini her zaman yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Ve ona göre de kendi kararımızı vereceğiz.
 
GJ: Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığınız ancak parlamentoda 2015’teki gibi karışık bir tabloyla karşılaştığınız bir sonuç çıkarsa, parlamentoda çoğunluğu elde etmek için yeni bir tur seçime gider misiniz?
 
CB: Şimdi tabii şu anda bizde bir söz var, ‘dereyi görmeden paçayı sıvamak’. Şimdi dereyi görmeden paçayı sıvamanın hiçbir anlamı yok. Önce neticeyi bir görelim. Neticeyi gördükten sonra şu anda tabii bizim sizin dediğiniz anlamda bir neticeye göre hazırlıklarımız şüphesiz olacak. Ama tam planladığımız gibi işin yürümesi, yani A planı, B planı, C planı, bütün bunların hepsi tabii ki olacak. Fakat şu anda görünen o ki iyi gidiyoruz ve 40 gün sonra da arzu ettiğimiz bir plan ortaya çıkacaktır ve 40 gün sonra Türkiye çok daha farklı bir döneme uyanacaktır.
 
GJ: Tasarladığınız sistem sadece hem cumhurbaşkanlığı hem parlamento seçimlerini kazanmanız durumunda mı iyi çalışan bir sistem? Bir parçası buna uymadığında çalışmayan bir sistem mi?
 
CB: Şu anda dersimizi iyi çalıştık, iyi çalışıyoruz ve sistemi çalıştırmayacak herhangi bir gelişmeye de fırsat vermeyiz. Nitekim bunu 7 Haziran’da sistemi tıkayanlar, veya tıkamak isteyenler oldu. Ben Cumhurbaşkanı olarak sistemin önünü açtım ve hemen bir Kasım seçimine gidildi. Kasım seçiminde halkımız, milletimiz bu böyle olmaz dedi ve tek başına AK Parti’yi tekrar iktidara getirdi ve sistem önü açıldı, çalışmaya başladı.
 
GJ: ABD tarafından İran’a yaptırımların yeniden uygulamasının bölge için sonuçları ne olur?
 
CB: Tabii bu yaptırımları artık sürekli duymaktan bıktık. Tabii Amerika’nın İran’a yaptırımı yeni değil. Daha önce de biliyorsunuz bir yaptırım uyguladı. Ama biz bölgenin huzuru açısından bunu doğru bulmuyoruz. Zira nükleerle ilgili olarak İran uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun da yaptığı açıklamayla ‘İran edimlerini yerine getirmiş bir ülkedir’ diyor. Peki neye göre şu anda İran’ı cezalandırıyorsunuz? Bunlar doğru şeyler değil. Kaldı ki sayın Obama döneminde yürüyen bir süreç var. Sayın Obama döneminde yürüyen süreçte her şey normal, Obama işten ayrılınca bu defa yeni bir uygulamayla İran cezalandırılıyor. Şimdi bunlar doğru şeyler değil. Ve bunların hepsi de, yani bölgenin barışına değil, bölgede gerginliklere neden olan gelişmeler. Ve biz bölgenin gerginliklere gitmesini istemiyoruz. Artı bu bölge yoruldu. Bu bölgede bir an önce barışı temin edelim; huzurlu bir dünyaya hep birlikte katkıda bulunalım. İşte bugün Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etme adımı yine bölge gerilmesine çok ciddi bir adımdır. Ve işte Gazze’de bugün öldürülen insanların sayısına bakıyoruz. Bakın bu bir felakettir. 37 kişi ki daha fazla olduğuna inanıyorum ve yüzlerce insan yaralı ve gerçek mermiyle bunlar yaralandılar. Bu nasıl birşeydir? 700 yaralı şu anda Gazze’de söz konusu, böyle birşey olamaz ve bunun iki tane sorumlusu var: Sayın Trump ve Netanyahu.
 
GJ: Son soru. Putin ve Netenyahu el sıkıştı. Bu iki lider arasında yeni bir dönemin başlangıç işareti mi sizce? Bölgede jeopolitik dönüşüm mü yaşanıyor?
 
CB: Ben şu anda sayın Putin’le Netanyahu arasındaki el sıkışmanın ne getirip ne götüreceğini doğrusu henüz anlamış değilim.

DİĞER HABERLER

YAZARLAR

KONUK KOLTUĞU KONUK KOLTUĞU
 DOLANDIRICILAR CUMHURİYETİ -Timur Soykan
Engin Ertem Engin Ertem
 KENTSEL DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜN CAN SİMİTİ
Mutlu Demirdelen Mutlu Demirdelen
 İRANLI'NIN KKTC'Yİ SİNSİ İŞGAL GİRİŞİMİ
Cansu Aksoy Cansu Aksoy
 AİLE MAHKEMELERİNİN DİKKATİNE!
Av. Remzi Kazmaz Av. Remzi Kazmaz
 AKBELEN ORMANLARI VE PARİS İKLİM ANLAŞMASI
Süleyman Yıldız Süleyman  Yıldız
 AKLIM BOSNA'DA KALDI

SİTE ANKET

TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK SORUN NEDİR ?








EN ÇOK OKUNANLAR